Friday, May 18, 2007

İki mesele var…

The Politics of Misery and Expectations (Serhan Cevik, Global Economic Forum-Morgan Stanley- May 17, 2007)

Turkish party builds base on social work.
The ruling AKP's community programs and devoted cadres give it an edge in the July vote, despite a secular backlash. By Laura King, Los Angeles Times, Mayis 17, 2007

Bu yazı da, Serhan Çevik önemli bir noktaya parmak basıyor. Daha doğrusu durumu kavramış denebilir. Diyor ki “makro ekonomik performans seçmeni ikna etmeye yetmeyebilir”. Çevik’e göre ekonomik performans müthiş: Hızlı büyüme düşük enflasyon, gerileyen işsizlik. Hatta, “sefalet indeksindeki” (işsizlik +enflasyon) iyileşmeyi de aktarıyor. Aman, sakın, işsizlik oranlarının, enflasyon endeksinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığına ilişkin eleştirel bir bakış aramayın.

Çevik, bu “sefalet indeksine”, ve ülkede gelir dağılımının düzelmekte olduğuna (!) ilişkin verileri aktararak, orta sınıfın yükselmekte olduğuna sevinçle dikkat çekiyor. Ama sonra hem işsizliğin hala çok yüksek olduğuna, hem de yoksulluğun yaygınlığına değinerek, seçmenin, AKP hükümetinin yaptıklarının değerini anlayamayabileceğini, ve seçimde tatsız bir durumun oluşabileceğini ileri sürüyor.

Çevik’’ın yazısındaki endişeye hak vermemek elde değil. Çünkü durum onun sandığından farklı. Orta sınıf aşınmaya devam ediyor. Bunu görmek için orta sınıftan olmak yeterli. Bu orta sınıf muazzam bir borç yükü altında. Bu yüzden, gözü ekonomideki büyüme oranları değil, dünyayı üzerine çökertebilecek, cari denge, dış borç, faiz oranları, döviz politikasının sürdürülebilirliği vb üzerinde. İkincisi, bu “orta sınıfın” bu hükümetle yaşam tarzı sorunları da var. Hatta bunlar ve ek olarak ulusal bağımsızlık ( dış dengelere ilişkin endişeyle ilişkilendirilebilir), ülke varlıklarının batık geminin malları gibi satılması, ABD, AB düşmanlığı öne çıkmış durumda. Bu kesimi, dünyanın diğer bölgelerindeki kardeşleri gibi, en çok kızdıra gelişmelerin başında da, gelir dağılımdaki bozulma, birilerinin artık müstehcen düzeye ulaşmaya başlayan kazançları geliyor…

Önümüzdeki seçimler, bir çok açıdan, diğer gelişmekte olan ülkelerin sorunlarıyla da doğrudan ilgili evrensel bir boyut kazandı: Bu seçimlerde, ABD’nin bölge politikası, küreselleşmeyi ulusal kalkınmanın yerine ikame etmeye kalkan anlayış ve toplumsal etkileri, gelir dağılımındaki bozulma eleştiriliyor. CHP-DSP ittifakı seçimlerde bir fark yaratmak istiyorsa, bu sorunlara yönelik yeni ve somut yaklaşımlar, son 25 yılın neo-liberal ekonomik ve sosyal politikalarından farklı bir şey ileri sürmek zorunda.

Sürmezse ne olur: Fıkranın dediği gibi iki mesele var. Ya seçimlerde bir varlık gösteremez, AKP büyük bir zafer kazanır ve karşı taarruza geçer (Bkz: Ufuktaki büyük tehlike) ve o zaman b’ku yeriz. Ya da, olur ya, laiklik endişesi ağır basar ve CHP-DSP ittifakı büyük başarı kazanır, hükümet olur (fıkra bu ya..). Sonra, eğer CHP’nin hükümet olması, piyasalarda panik yaratarak (aslında CHP’yi teslim almak için) bir mali kriz yaratıp ortalığı birbirine katmazsa, CHP, IMF ve AKP politikalarına devam eder. Ancak gündemdeki mali krizden yine kurtulamaz. Çünkü uygulanan politikalar bu krize yol açacak koşulları güçlendirmektedir. Bir süre sonra, kaçınılmaz olarak kriz üstümüze çöker. Böylece CHP-DSP hükümeti tam bir iflas tablosu sergiler. AKP bir dahaki seçimlerde çok daha büyük bir ivmeyle geri gelir… İşte o zaman da…

II

Laura Kings’in, Los Angeles Times’ daki yazısında, “Cemaat programları ve inançlı kadroları seçimlerde AKP’ye avantaj sağlıyor” gözlemleri CHP-DSP ittifakı açısından sosyal haklara, ekonomik gereksinimlere dayalı halkçı, yenilikçi bir kampanyanın ne kadar yaşamsal bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gösteriyor.

DSP bir önceki hükümet deneyiminin kötü anılarını, CHP, “salt laikliğe kitlenmiş Parti” imajını, Baykal’a yönelik güvensizliği ve nihayet taban örgütleri ve militan kadro eksikliğini aşmak için çok büyük bir adım atmak zorunda. Bu adımı, büyük sermayeye güven vererek, atamaz. CHP-DSP ittifakı seçmene ve kendi kadrolarına, “işlerin başka türlü olabileceğine ilişkin” bir ilham ve ümit vermek zorunda. Salt mitinglerde yapılacak büyük konuşmalarla olacak iş değil bu...

No comments: