Thursday, April 30, 2015

Bu Yılın Yükselen Konusu

Ocak ayında Pariste Charlie Hebdo, 14 Şubatta Kopenhag saldırılarından sonra hava değişmeye başladı. New York Timesta, liberal eğilimli Roger Cohen, 16 Şubat yorumuna İslam ve Batı ile Savaşıyor başlığını attı. Bunları Suriyede Hıristiyanlara yönelik saldırılar, Mısırda 20 Hıristiyanın, Libyada 28 Etiyopyalı Hıristiyanın öldürülmesi, nihayet 20 Nisanda İtalyada ortaya çıkarılan Vatikana yönelik intihar saldırısı hazırlığı haberleri izledi. 

IŞİD, El Kaide, El Nusra, Boko Haram gibi örgütler ve Batıda muhafazakâr, Yeni muhafazakâr, Evanjelik Hıristiyan kesimler bu görüntünün anlamı üzerinde, anlaşmış görünüyorlar: İslam Hıristiyanlığa savaş açtı. Karşımızda bir uygarlıklar çatışması var! Bu yılın yükselen bir konusu da sanırım bu.

yazının devamını okumak için tıklayınız 

Thursday, April 23, 2015

‘Tarihçilere Bırakalım’

“Arşivleri açalım”, “1915 yılında olan ‘şey’in adını koymayı tarihçilere bırakalım”. Bunlar, “şey”in adını “Ermeni soykırımı” olarak koymak istemeyenlerin öne sürdüğü itirazlar. Bunlar bazen bilinçli bir siyasi direnişten, bazen de o “şey”in temel özelliğini kavrayamamış olmaktan kaynaklanıyor. 

Bir ‘şey’
1915 yılında bir “şey” oldu! Bu kesin. “Çok sayıda” insanın yaşamına mal olan kötü bir şeydi bu da... Bu “şey”in, bir “özne” tarafından ne kadar örgütlü, planlı olarak yapıldığı tartışılabilir. İttihat ve Terakki “bir örgütten ziyade bir liderlikler, örgütler toplamıydı”, “büyük çaplı harekâtlar düzenleme yeteneğinden de yoksundu” iddialarını, Alman devletinin bu “şey” olurken Osmanlı askeri yapılarının içinde büyük, hatta kimi zaman belirleyici bir yeri olduğuna ilişkin saptamaları da göz önüne almak gerekir.
Bunlarla, daha çok sayıda benzer sorularla, belirsizliklerle o “şey”in adının konulması arasındaki ilişki çok zayıftır. Bu belirsizliklerin, soruların aşılması için arşivlere başvursak, cevapları bulmayı tarihçilere bıraksak sonunda karşımıza bir sürü yeni olgu, soru ve belirsizlik gelecektir. Ancak bir “adım” atarak “adını” koyacak kararı alma sorunu yine ortada kalacaktır. O adımı atarak o kararı o zaman alacak olanlar, bugün çoktan almış olanlardan daha avantajlı ve kolay bir “işle” karşı karşıya olmayacaklardır. 

Yazının devamını okumak için tıklayınız 

Thursday, April 16, 2015

Bir ‘Karadelik’ Olarak Yemen

Suudi Arabistan’ın, Sünni Arap devletlerinin Yemen’de başlattıkları çatışmalar, ABD dış politikasının, “Büyük Hedron Çarpıştırıcısı”na (LHD) benzemeye başlayan “uzaktan dengeleme laboratuvarında”, tüm bölgeyi yutacak bir “karadeliğe” dönüştürebilir. 

Yazının devamını okumak için tıklayınız 

Thursday, April 09, 2015

İki Küme, Bir Yanılsama...

Önce bir not: Bu yazımın içine orijinalinde olmayan ve yazının anlamını çarpıtan okuyucuyu yanlış yönde koşullandıran ve beni "kemalist", "devletçi" suçlamalarına açan bir alt başlık eklenmişti. Eklenen alt başlık şöyleydi "devlet geleneğine düşman". Halbuki yazıyı okuyunca göreceksiniz ki, yazıda devlet geleneğine, hele Türkiye'deki devlet geleneğine değil genel olarak  "Kapitalist devlet" geleneğine gönderme yapıyorum. Portaldaki yazıyı düzelttim ama gazetedeki ne yazık ki kaldı...
***

Türkiye genel seçimlere giderken çok kritik bir “kavşakta”. Siyasal İslamın liderliği, entelijensiyası bu “kavşağın” anlamını çok iyi kavrıyor, buna uygun davranıyor. Aynı şeyi sosyalist ve sol liberal entelijensiya için söylemek zor. 

Bu kavşakta, Türkiye toplumu kültürel, siyasi arzular ve beklentiler açısından, iki büyük (“evrensel”) kümeye bölünmüş durumdadır; Seküler Cumhuriyetçiler ve Siyasal İslamcı Restorasyoncular. Ne yazık ki bugünün gerçekliğinde bu iki kümenin dışında, bu ikisinden farklı bir üçüncü küme yoktur. Tarafsız bir üçüncü küme varmış gibi davranmak yalnızca büyük bir yanılsama değil, aynı zamanda da Siyasal İslamcı Restorasyoncu kümenin hegemonyasına hizmet eden bir “trasformismo” (o tarafa taşımak, olmazsa etkisizleştirmek) işlevini bilerek ya da bilmeyerek üstlenmek olacaktır.

(...)

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Tuesday, April 07, 2015

Stratejik Derinlik: Fanteziler, Gerçekler

Ortadoğu’da entropi artar, taşlar yerinden oynar, aynı anda düzen getirme çabaları da yoğunlaşırken, stratejik derinliğe sahip olanlarla olmayanlar belirginleşiyor. 

Yemen’de başlayan savaş, süreci hızlandıran bir katalizör oldu. Şimdi İran, Mısır ve Suudi Arabistan’ın farklı nedenlerle de olsa gerçekten “stratejik derinliğe” sahip oldukları anlaşılıyor. AKP Türkiyesi’nin, radikal biçimde yanlış varsayımlar üzerine kurulan dış politikasının “stratejik sığlığı” ise artık gizlenemiyor.


Yazının devamını okumak şçşn "tık"layınız 

Monday, April 06, 2015

Dünyanın Öbür Köşesi

Satın Alma Gücü Paritesi ile ölçüldüğünde Çin dünyanın en büyük ekonomisi, ABD’den sonra da “ikinci köşesi”. Financial Times, Wall Street, Forbes, South China Morning Post gibi yayınlarda aktarıldığına göre, geçen hafta toplanan Çin Kalkınma Forumu’nda (China Development Forum) yapılan tartışmalarda ortaya çıkan tema kısaca şöyle özetlenebilir: Çin daha düşük oranlı bir büyüme dönemine geçiyor. Çin yönetimi, geçişi “Yeni Normal” olarak tanımlıyor. Diğer bir deyişle, Çin ekonomisi, bir sert iniş riski yaratmadan olgunlaşıyor. 
(...)

"Hiçbir kapitalist ekonomi, kendi krizini üretmekten kaçınamaz."  

Yazının tamamını okumak için "tık"layınız 

Thursday, April 02, 2015

Bu Kapitalizm Bu Krizden Çıkamaz (II)

“Bu kapitalizm bu krizden çıkamaz!” başlığını ilk kez 09.07.2012’de kullanmıştım. Bu başlığın arkasında “Bu kapitalizm bu krizden ancak bir başka kapitalizme dönüşerek çıkabilir” savı yatıyordu.
“Bu kapitalizm” 1970’lerde “yapısal” (kâr oranları düşme eğiliminin karşıt eğilimlerini düzenleyen sermaye birikimi rejimine ilişkin) bir krize girmişti. Bu krizin dışavurumu olan aşırı birikim (kapasite fazlası) sorunu 1980’lerde devreye giren neoliberal küreselleşme -finansallaşma- içinde birbirini izleyen kredi balonlarıyla yönetildi. Son balon da 2007’de patladı, neoliberal kriz yönetim modeli iflas etti.

Böylece “uzun durgunluk”, depresyon kavramları ekonomi tartışmalarına girdi. Geçen hafta yayımlanan ekonomik veriler, tartışmalar hâlâ “bu kapitalizmin” ve onun krizinin içinde olduğumuzu gösteriyor. Financial Times’ın küresel ekonomi editörü Martin Wolf’ın, altını çizdiği gibi “depresyon, depresyondur başarıyla yönetiliyor olsa bile”...

Yazının devmını okumak için "tık"layınız