Monday, March 12, 2007

Evrensellik üzerine bir not

Bir teori yada bir sanat yapıtı, üretildiği, mekanın ve zamanın dışında yaşamaya başladığında evrensel olur.

Nazım’ın şu sözleri, bu gün Türkiye bir yana, bir Afganistan’lı ve bir Irak’lı için de geçerli değil mi?

’… Eli kolu zincire vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavus.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız ?’’

Monday, March 05, 2007

Özne ve birey (cevap yerine)

Arkadaşlar özne olalım, birey değil. Birey “yapıya aittir”, özne yapıya uyum sağlayamaz, “fazla” gelir. Bu “fazla” yapının “sahte bütünselliğine” direnir, onu iç çelişkilerinin çözümüne ve yıkıma zorlar. Bu yüzden özne radikaldir. Birey uyumlu.Bugün “yapının” söylemi “değişime”, “liberal demokrasiye” ilişkin: “Dünya değişiyor, değişime uyum sağlamak gerekir!”. Değişim, dün küreselleşmeydi, bugün, büyük çok kültürlü devletlerden, küçük homojen devletlere doğru, vatandaşlık kimliğinden etnik kimliğe doğru, yerel siyasi iktidarlardan küresel siyasi iradelere doğru, hatta imparatorluğa doğru. “Yapının” söylemi, ulus devlete karşı, emekçi sınıfların, sınıf olarak hak talep etmelerine karşı, etnik dini haklardan, bireysel haklardan yana.Değişimi uluslararası sermaye yönetiyor. “Liberal-demokrasi”, bu değişimin çıkarlarını savunmakla eş anlamı. “İlericilik”, bu değişime karşı duranlara karşı çıkmakla eş anlamlı… Ulusal devlet, yerel siyasi irade, bugün bu projenin önündeki en önemli engel olduğu gibi, emek sermaye çatışmasının “somut evrenselinin” de kendini gösterdiği alan! Bağımsızlık, uluslararası kapitalizmin, salt bizimkini değil, diğer coğrafyaları da talan etme projesine karşı olmaktır! "Liberal-demokrasi" bugün, demokrasinin önündeki en önemli engel, çünkü demokrasinin kamusal zeminini yok ediyor, kolektifi değil, bireyi tanıyor. Bu değişim “her şeyin” aynı kalması için gerekli olan değişimdir, “yapının” kendisidir...“Yapıya”, “fazla” gelmek, ona karşı olmak, uluslararası sermayenin krizini aşma sürecine köstek olmak, sermayeyi toplumsal denetim altına almaya, liberal-demokrasinin karşısına toplumsal-demokrasiyi koymaya çabalamakla ilgili, emek-sermaye çelişkisinin kendini gösterme biçimlerinden biri.Özne olalım, “yapının” söylemine katılmayalım! Daha demokratik bir yaşama giden yol, etnik homojenlikten, devleti, toplumu dinselleştirmekten, ulusal mekanda ötekinin (uluslararası sermayenin) iradesini güçlendirmekten - aşiret reislerinin, dinci politikacıların iktidarından- geçmez. Emperyal politikaların trenine atlamaktan hiç geçmez. Nereden geçeceğini birlikte tartışalım… Bence ilk başlangıç noktası, olmazsa olmaz koşuları vatandaşlık, anti-emperyalizm, bağımsızlık… Bunlardan başlayıp sonra devam edelim tartışmaya…