Thursday, April 15, 2010

Yeni Bir Paradigma mı?

Washington’da toplanan uluslararası nükleer güvenlik zirvesinde Başkan Obama ile Başkan Hu Jintao buluşuyorlar. İki ülkenin aralarındaki sürtüşme noktalarının arttığı bir dönemde, bu buluşmaya iki taraf da büyük önem veriyor. Hu Jintao’nun bu toplantıya katılmasını kararlaştıran politbüro toplantısı çok tartışmalı geçmiş. ABD tarafındaysa tartışmaların, “Çin’in gerçek amacını doğru okumak” üzerinde odaklandığı görülüyor.

‘Shangwu chouti’

Kissinger Institute’den Joshua Cooper Ramo’nun, geçen hafta Time dergisindeki kapsamlı yazısında işaret ettiği gibi, ABD’nin Çin’i anlamakta zorlandığı, kuşku duymakta olduğu alanlar çok çeşitli. Örneğin, Çin’in dolar rezervleri biriktirmeye devam etmesinin arkasında salt ekonomik dinamikler mi var, yoksa, “Shangwu chouti” (rakibinin dama çıkmasını bekle sonra merdiveni çek) taktiği mi?

Bir başka örnek de Çin’in ulusal parası Remninbi’yi revalue edeceğine dair söylenti bağlamında oluştu. ABD uzun süredir, Çin’e bu yönde baskı yapıyor, döviz manipülatörü olarak suçlamakla tehdit ediyor. Ama revalüasyon söylentisi çıkınca (The New York Times, 08/04) bu kez de “iyi ama neden şimdi?” sorusu gündeme geldi (Drezner, Foreign Policy, 08/04). Anlaşılan yorumcular bu soruya tatmin edici bir cevap bulmakta zorlanıyorlar. Genel kanı, Çin’in uluslararası baskılara direnemediği doğrultusunda. Gerçekteyse, Çin’in Remninbi’yi devalüe etme konusunda daha esnek davranmaya karar vermesinin arkasında, hem Çin’in dünya ekonomisi içinde, uluslararası ilişkiler alanında ağırlığının artması hem de mali krizin etkileriyle şekillenmeye başlayan yapısal dinamikler var.

‘Ekonomik paradigma değişiyor’

Geçen hafta Financial Times’da ve Asia Times’da yayımlanan yorumlar, bu yapısal dinamiklere ilişkin ilginç ipuçları veriyorlardı. Geçen ay sonuçlanan Rio Tinto davasında, Çin mahkemelerinin bir Avustralyalı müdüre 14 yıl hapis cezası vermesi çokuluslu şirketlerin yöneticilerinde şok etkisi yapmıştı. Çin’deki Avrupa Ticaret Odası Başkanı Joerg Wuttke’nin Financial Times’daki, Çin’in yabancı yatırımcılara giderek daha çok zorluk çıkarmaya başlamasına, 30 yıldır ilk kez bu pazarı terk etmeyi düşünen üyelerinin sayısında belirgin bir artış olduğuna ilişkin yazısı da Rio Tinto olayıyla daha da belirginleşen bir iklimi yansıtıyordu. “Neden Çin Volvo’yu satın alabilirken Çin’e gelen yatırımcılar otomobil üretebilmek için bir yerli şirketle ortaklık kurmak zorundaydı?”, “Yerli İcatları Teşvik” yasasıyla, devlet ihalelerinde yerli üreticinin tercih edilmesi korumacılık değil miydi?

Gordon Chang’ın, The Asia Times’daki yazısıysa Çin’de bir ekonomik paradigma değişikliğinin yaşandığına işaret ediyor. Çin yönetimi bir taraftan, bir yeniden devletleştirme süreci başlatırken diğer taraftan iç pazarı güçlendirecek önlemlere öncelik vermeye başlamış. Devlet yatırımları, teşvikleri devlet işletmelerine giderken ihalelerde yerli şirketlere öncelik veriliyormuş.

Yakın zamana kadar yabancı yatırımları çekmeye önem veren Çin yönetimi, 2007’den bu yana yabancı şirketlerin iç piyasadaki etkilerini azaltmaya yönelik adımlar atıyormuş. Örneğin Microsoft’un Seçuan Changhong Electric’e ortak olması önlenmiş. Goldman Sachs’ın Midea Elektrikli Aletler’e ve Fuyao Grup’a yönelik yerel yatırımı bloke edilmiş.Carlyle’ın kamu işletmesi Xugong İnşaat Makineleri şirketinin yüzde 85’ini almaya yönelik ilk girişiminde önce payı yüzde 45’e kadar düşürülmüş, sonra o kadar zorluk çıkarılmış ki Carlyle vazgeçmek zorunda kalmış. Coca Cola’nın da piyasa payı yalnızca yüzde 6 olan bir meşrubat üreticisini satın alma girişimi, antitekel yasalara dayanarak engellenmiş.

Çin’in ihracata yönelik büyüme modelinden uzaklaşmaya başladığı da görülüyor. Mart ayında, ithalatın yüzde 66 artmasıyla ilk kez açık veren dış ticaret dengesi de bu gözlemi destekliyor. Bu yıl toplan dış ticaret fazlasının bir önceki yıla göre yüzde 34 gerilemesi bekleniyor. İthalatını arttırmakta olan bir ülkenin sermaye kesimleri içinde, paranın değerlenmesini isteyen eğilimlerin güçlenmesi de olağan. Çin’in Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika’da ekonomik araçlara dayanarak etkisini arttırma çabaları, giderek artan sayıda ülkeyle ulusal paralar temelinde (dolar dışında) ticaret anlaşmaları yapması, Remnibiyi uluslararası bir döviz düzeyine yükseltme planları da revalüasyon eğilimiyle gayet uyumlu…

Diğer taraftan, tüm bu gelişmeleri neoliberal küreselleşme sonrası, yeni model arayışları bağlamında da okumak olanaklı.

——

Düzeltme: Pazartesi yazımda, Holbrook’un Karzai’yi uyuşturucu kullanmakla suçladığını yazmıştım, Galbraightolması gerekiyordu.