Pazartesi yazımda, İhvan deneyiminden çıkarılabilecek dersleri
düşünürken altını çizdiğim gibi İhvan antikapitalist bir hareket değil.
İhvan’ın emperyalizm karşıtlığı daha çok kültürel özellikler taşıyor.
İhvan projesinin amaçladığı topluma, parlamenter, “barışçı bir yoldan” ulaşmayı
hedeflediğini açıklamasına karşın, devletten, toplumdan, emperyalizmden
gelen şiddetli ve şiddet içeren bir tepkiyle karşılaştı.
Bu kez,
Yunanistan’da kapitalizm ve emperyalizm karşıtı olduğunu açıkça beyan
etmiş bir sosyalist hareket, SYRİZA IMF’nin kemer sıkma, yaygın işten
çıkartma içerikli neoliberal politikalarını ısrarla, acımasızca
uygulayan hükümeti eylül ayında düşürmeyi, ilk genel seçimlerde de
hükümet olmayı planlıyor.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Wednesday, August 28, 2013
Wednesday, August 21, 2013
Nostalji, Melankoli, Paranoya
Yıllardır AKP’ye destek veren, liberallerde ve kimi “işbirlikçi sol”da, hatta AKP’nin kimi kendi yazarlarında, bir süredir nostaljiyle melankoli el eleydi. Mısır’da askeri darbe bir de paranoya ekledi bunlara. Şu iki saptama bu ruh halini çok iyi yansıtıyor: “Başlangıçta, demokratikleşme... ama sonra”, “Artık yalnız ve yorgun” veya “güçlenmemizi istemiyorlar.” “Eğer Olimpiyatları alamazsak... Geziciler.”
(...)
Yazının devamını okumakak için "tık"layınız
(...)
Yazının devamını okumakak için "tık"layınız
Wednesday, August 14, 2013
'Adalet' Üzerine Notlar
Ergenekon davasında “cezalar” açıklandığından
bu yana, cezalara ilişkin açıklanan gerekçe, kanıtlar ve yargılama
süreci sorgulanıyor. Cezaların ölçüsüzlüğü vurgulanıyor. Toplum bu
konuda ikiye bölündü. Bir kesim yargılamanın adaletsizliği, cezaların ölçüsüzlüğü üzerinde duruyor. Bir kesim de “Sorunlar var ama, demokrasi, vesayetin kırılması açısından olumlu bir gelişmedir” diyor. Zil çalıp oynayan “sosyopat”ları saymıyorum.
Ben, bu yargılama sürecinin, sonuçlarının hakikatinin, “adalet”, usul ve kanıt tartışmalarından başka, çok radikal bir ayrımda yattığını düşünüyorum.
Ergenekon davasının sonuçları üzerinde oluşan kamplaşmayı, Jacques Ranciere’in “Görüş ayrılığı, beyaz diyenle siyah diyen arasındaki bir çatışma değildir. Görüş ayrılığı, beyaza beyaz diyen ama beyazdan farklı şeyler anlayanlar arasındaki bir çatışmadır” uyarısıyla birlikte düşünmeye başlayabiliriz
Ergenekon davasındaki kutuplaşma, adalet kavramının içeriğinde anlaşan insanların, gerçekleşmesine ilişkin yaşadıkları bir görüş ayrılığından kaynaklanmıyor. Kutuplaşma adalet kavramının içeriği üzerinde oluşuyor. Bu, “görüş ayrılığının” ötesinde, çok vahim bir duruma işaret ediyor.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Ben, bu yargılama sürecinin, sonuçlarının hakikatinin, “adalet”, usul ve kanıt tartışmalarından başka, çok radikal bir ayrımda yattığını düşünüyorum.
Ergenekon davasının sonuçları üzerinde oluşan kamplaşmayı, Jacques Ranciere’in “Görüş ayrılığı, beyaz diyenle siyah diyen arasındaki bir çatışma değildir. Görüş ayrılığı, beyaza beyaz diyen ama beyazdan farklı şeyler anlayanlar arasındaki bir çatışmadır” uyarısıyla birlikte düşünmeye başlayabiliriz
Ergenekon davasındaki kutuplaşma, adalet kavramının içeriğinde anlaşan insanların, gerçekleşmesine ilişkin yaşadıkları bir görüş ayrılığından kaynaklanmıyor. Kutuplaşma adalet kavramının içeriği üzerinde oluşuyor. Bu, “görüş ayrılığının” ötesinde, çok vahim bir duruma işaret ediyor.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Wednesday, August 07, 2013
El Kaide'ye Bayram Hediyesi
Tam yeniden canlanan Filistin-İsrail “barış süreci” üzerine
düşünmeye hazırlanıyordum ki, ABD’nin, 9/11 öncesini anımsatan
yoğunlukta istihbarat alarak, Müslüman ülkelerde 22 temsilciliğini bir
süre için kapattığına ilişkin haber geldi.
ABD kamu diplomasisi çevrelerinden üretilen, “Bin Ladin öldükten sonra El Kaide yok olma sürecine girdi” söylemiyle çelişen böyle bir panik, aslında El Kaide’ye bayram hediyesi vermek anlamına gelmiyor mu?
ABD yetkililerinin, “Bakın Ulusal Haberalma Ajansı’nın (NSA), o kadar eleştirdiğiniz, dinleme veri toplama etkinlikleri ne kadar önemliymiş” gibisinden demeçleri (The Guardian 05/08), NSA skandalından sonra, ortada bir gündem değiştirme çabası olduğunu da düşündürmüyor değil. Böyle bile olsa bir “kaş yaparken göz çıkarma, dünya jeopolitiğinde pusulayı kaybetmeye başlama” durumu yok mu?
Düşünsenize, El Kaide parmağını kıpırdatmadan ABD’nin Afrika ve Ortadoğu’daki diplomatik yapılanmasını bir süre için felç etmiş, böylece küresel bir tehdit olmaya devam ettiğini, gücünden şüphe edenlere kanıtlamış olmuyor mu?
Yazının tamamnı okumak için "tık"layınız
ABD kamu diplomasisi çevrelerinden üretilen, “Bin Ladin öldükten sonra El Kaide yok olma sürecine girdi” söylemiyle çelişen böyle bir panik, aslında El Kaide’ye bayram hediyesi vermek anlamına gelmiyor mu?
ABD yetkililerinin, “Bakın Ulusal Haberalma Ajansı’nın (NSA), o kadar eleştirdiğiniz, dinleme veri toplama etkinlikleri ne kadar önemliymiş” gibisinden demeçleri (The Guardian 05/08), NSA skandalından sonra, ortada bir gündem değiştirme çabası olduğunu da düşündürmüyor değil. Böyle bile olsa bir “kaş yaparken göz çıkarma, dünya jeopolitiğinde pusulayı kaybetmeye başlama” durumu yok mu?
Düşünsenize, El Kaide parmağını kıpırdatmadan ABD’nin Afrika ve Ortadoğu’daki diplomatik yapılanmasını bir süre için felç etmiş, böylece küresel bir tehdit olmaya devam ettiğini, gücünden şüphe edenlere kanıtlamış olmuyor mu?
Yazının tamamnı okumak için "tık"layınız
Subscribe to:
Posts (Atom)