Wednesday, May 16, 2007

Dikkat! Demokrasi bahane, Büyük Ortadoğu Projesine kurban ediliyoruz

Financial Times’da yayımlanan, “Turkey tests Islamist appetite for democracy”, ( Roula Khalaf, 14/05/ 2007) başlıklı yoruma göre, Türkiye’de yaşanmakta olanlar, bölgedeki siyasal İslam açısından çok önemli. Yazıda, eğer Siyasal İslam taraftarları bu gelişmelerden, parlamenter mücadelenin işe yaramadığına (diğer bir değişle amaçlarına barışçıl yollarla ulaşamayacaklarına) ilişkin bir sonuç çıkarırlarsa, Batı açısından çok olumsuz bir durumun oluşacağı savunuluyor.

Öyleyse, Türkiye’de sürmekte olan siyasi mücadeleyi AKP’nin kazanması, ulusalcı laik güçlerin kaybetmesi gerekiyor, Batının çıkarları gereğince

Umarım bu Financial Times yazısı, sorunun salt “laiklik - demokrasi” çelişkisinden çok daha derin bir dinamiğe sahip olduğunun görülmesine yardımcı olur.

Büyük Ortadoğu Projesi, Ortadoğu’da ABD yanlısı, neo-liberal rejimler oluşturmayı amaçlıyordu. Bu rejimleri de “ılımlı İslam” olarak nitelenen ABD “imalatı” kadrolar yönetecekti. Bu deney ilk önce Türkiye’de AKP hükümetiyle başladı. Mısır’da Müslüman kardeşler sırada bekliyor.

Diğer bir değişle yeni Oryantalist proje şöyle: Ortadoğu’yu, dün olduğu gibi açık sömürge, rejimler değil, Batıyla tümüyle uyum halinde, Batı’nın gereksinimlerine göre şekillendirilmiş dini ideolojileri benimsemiş, partiler, kadrolar ve hükümetler yönetecek. Böylece Batıya karşı anti-emperyalist, halkçı bir damar da taşıyarak baş kaldırmaya başlayan radikal İslam, tecrit edilecek, yok edilecek. Batı açısından güzel bir proje. Ama iki sorunu var.

Birincisi bizimle ilgili. Türkiye’de demokrasi, aslında Batının modeline, Batının ılımlı İslam olarak kabul etmeye hazır olduğu rejimlerden çok daha yakın. Bu nedenle ılımlı İslam Batıya yakınlaşmak, değil Batıdan uzaklaşma anlamına geliyor. Batı Türkiye’nin, Batı modelinden uzaklaşmasını, Doğuya dönmesini, demokrasi, modernite vb anlayışını bu coğrafyanın “gerçeklerine” göre şekillendirmesini, burada, Batının karşısında var olduğu var sayılan bir “Müslüman uygarlığın” içinde daha belirgin bir biçimde yer almasını istiyor.

Batının bu yaklaşımı, “Batı-Doğu arasında-köprü” fantezisine son veriyor: Sen Doğudasın Doğuda kal. AB sevdasıyla, AKP’yi destekleyen sözde liberaller, bakalım bu demir leblebiyi nasıl hazmedecekler. Ben, kendi hesabıma, Aziz Nesin’in “Ah biz eşekler” öyküsündeki, eşek gibi “değil değildir” demeye devam edecekler diye düşünüyorum, ta sonunda gelişmeler onların yaşam alanlarını da kararmaya başlayana kadar. O zaman da çok geç olacak…

İkinci sorun, (bizi de ilgilendiriyor) ama özellikle Batıyla ilgili. Financial Times’daki yorumda, bir Müslüman Kardeşlerin temsilcisinden aktarıldığı gibi, siyasal İslam, "acaba biz de demokratik yollardan İktidara gelebiliri miyiz?" diye düşünerek Türkiye’deki gelişmeleri ilgiyle izliyor. Gelebileceğine ikna olursa, herhalde silahlı mücadeleyi bırakacak.

Bu tartışmayla, soldaki reformistler devrimciler arasındaki geleneksel tartışma arasındaki paralelliği göz önüne alınca ortaya çıkan durum aynen şöyle. Siyasal İslam’ın tartıştığı nihai hedef değil. Oraya gidiş yöntemi. Bir başka değişle Şeriat düzeni kurulacak ama hocanın değimiyle "kanlı mı olacak kansız mı?", “Pasif devrim”le mi, olacak yoksa olağan bir devrimle mi? Ama nihai hedef, her iki yol için de İslami bir rejim oluşturmak.

Bu Batı için bir sorun olmayabilir. Suudi rejimiyle yaşadıktan sonra, başkanlık sistemiyle yönetilen İslami bir “hakikat rejimi” ve jurisprudence altındaki bir ülkeyle de yaşayabilir. Peki, ya biz? Biz yaşayabilir miyiz?

1 comment:

mimarkemallisesi said...

yeltsin ve putin karşılaştırması güzeldi. burada bir başka sorgulama var. çıkar üzerine yürüyen ilişkiler kendine yontar. doğal olarak büyük çıkar öbekleri kendilerine yontuyor. büyük çıkar öbeklerinin uzantıları onlar için çırpınıyor. ezilmiş aşağılanmış toplumsallıktan uzaklaştırmış kitleler tepki veriyor. tepki ayrıca çok güzel yönlendiriliyor. başnakan beş yıldır ülke yönetiminin neresinde anlamak güç. nereleri yönetiyor bilemiyoruz. kitleler ise açlık ve yoksulluğun yanında inançsal doyuma doğru koşuyor. inançsal olanı savunalım çizgisi, mazlum gösterileni savunma anlayışı, ezik gördüğümüze gönüllü destek olalım bakış açısı ırak' a demokrasi için gidenlerin yürüyüşü olumluyor. bellekler karma karışık.