Saturday, November 28, 2009

4 comments:

kaan said...

sanırım bu karikatür cumhuriyet gazetesine ait.dersim katliamını tartışılmaya başlanması neden zorunuza gitti anlamadım.dersim katliamı ve onun gibi rejimin diğer tabuları tartışılmalıdır.grev hakkı ise 80 anayasasıyla yasaklanmış bir haktır.peki değerli cumhuriyet yazarları anayasa değişikliği hakkında ne düşünüyor?

Tolga said...

Karikatur "Dersim olaylari" tartisilmasin demiyor veya ima etmiyor ki? Sanirim cok iyi anlasilmamis. Elestirilen, cok onemli baska konularin tartisilmasinin engellenmesi. Tamam tabulari yikalim ama "grev yasagi, zorunlu din dersi, camilerin parasini devletin odemesi, escinsel evliligin yasak olmasi, milletvekili dokunulmazligi, yargi bagimsizligi.." gibi tabulari da yikalim, var misiniz?

Engin Kurtay said...

Tolga'nın tespitine katkı olarak: kültürel ve etnik hak talepleri, sınıf mücadelesinin ve sınıfsal çelişkilerin örtbas edilmesine yarıyor; bir başka deyişle: ideoloji, siyasal ve ekonomik yapının devamını, yeniden üretimini garanti altına alıyor.

Karikatür de bu mekanizmayı işlemiş. Çizim olarak çok başarılı değil bence ama mesajı çok isabetli ve çok önemli.

İsmail Gülgeç'in yıllar önce bir karikatürü vardı, yine bir kurban bayramında yayımlanmıştı, inanılmaz başarılıydı:

Göbekli, koca burunlu, kıllı patron, elinde bıçakla, yerde yatan ayakları bağlanmış işçi koyunla konuşuyor:

- İşçi koyun, ekonominin düzelmesi için seni keseceğim.
- Yapma ya Patron, beni kesince ekonomi nasıl düzelecek?
- Seni keseceğim...
- Sonna?
- Seni yiyeceğim...
- Ya sonna? Sonnasını ben söyleyim, yediğin koyunlar bok olarak çıkacak, yiyecek koyun kalmayınca da boku yiyeceksin!

Gülgeç çok büyük adam. Harika bir karikatürdü. Çizimler harikaydı. Hırt patron ve işçi koyunun korkulu ve öfkeli bakışları... Karikatür Marx'ı olduğu gibi anlatıyordu. Bütün Kapital bu karikatüre sığdırılmış, daha da ötesine geçmiş, ideoloji teorisi de yapıyordu.

Kurban Bayramı çok uzaklaşmadan bu karikatür bence Gazetede tekrar yayımlanmalı!

Engin Kurtay said...

Gülgeç, buradaki konuya, yani sınıf siyaseti ile etni-din siyaseti karşıtlığını işleyen yeni bir karikatür yayımladı:

Sokak iti ve sokak kedisi, farklı türlerin bireyleri olsalar da, ikisi de birer lumpen proleterdir (işsiz güçsüz sokakta sürünürler). Soğuk ve kar altında, tir tir titremektedirler.

Sonunda bir an gelir ki, farklı tür olmalarına rağmen dertlerinin ortak olduğunu farkederler: Sokak iti: Hacı Deve JR'a gidelim, kömür isteyelim der, Sokak kedisi de donmuş bıyıklarından dertlenerek bu teklife onay verir. İşte burada gerçek sınıf siyasetine ait bir talep görüyoruz: öznel (etnik) farklılıklar, evrensel kaygı ve yakınma nedenleri karşısında bir yana atılıyor ve ortak çözüm aranıyor (kedi-köpek olma durumu unutuluyor, soğuk, açlık, sefalet karşısında ortak çözüm aranıyor).

Bir sonraki sahnede, yoksulluğa karşı liberallerin yegane önerisi charity organization-iyilikseverlik reçetesinin nasıl işlediği anlatılıyor: Sokak iti "iyiliksever" bir evin -ya da- kurumun kapısına varıp kömür almak için başvurusunu yapıyor. Ancak çok sert bir tekme ile kovuluyor (KÜT sesi gelir). Buradaki vurgu da yine sınıf çelişkisi üzerinedir: kendisi bir ev köpeği değildir, sokak itidir ve zavallı it, tekmenin oluşturduğu kinetik enerjiyle havada süzülürken, "onlardan olmadığımı anladılar" diyor.

Lafontaine Marxist olsaydı, bu kadar iyi anlatamazdı. Bence müthiş bir çalışma!