Geçtiğimiz haftalarda Malezya’da yaşananlara ilişkin kimi haberleri, şeriat düzeniyle insan hakları, demokrasi arasındaki ilişkileri tartışan yazıları okurken aklıma yine Richard Holbrooke’un New Perspective Quarterly dergisinde, Türkiye’deki seçim sonuçlarını değerlendirirken söyledikleri geldi: “Batı, dünyada ılımlı İslam istediğini söylüyor. İşte size Müslüman dünyasındaki en demokratik iki ülkeden biri, öbürü de Malezya” (Ağustos 2007).
Önce kısa bir anımsatma
Malezya’nın nüfusunun yüzde 60’ı Malay ve Müslüman, yüzde 40’ı Hıristiyan ve Budist Çinlilerden oluşuyor. Ülkenin hukuk rejimi bu ırk ve din ayrımını yansıtıyor: Müslümanlara şeriat kuralları uygulanıyor, diğerlerine sivil hukuk kuralları.
Ülkeyi 50 yıldır yöneten Bağımsız Malaya Ulusal Birliği (BMUB) muhafazakâr, ırkçı (Müslüman ve Malay) bir parti. Oy tabanı zayıfladıkça, BMUB, köktendinci PAS’a (Pan-Malezya İslami Partisi) yanaşıyor onun politikalarını benimsiyor, şeriat kurallarını daha yaygın, giderek toplumun tümünü etkileyecek biçimde uygulamaya yöneliyor. Bu nedenle de etnik gruplar, dini cemaatler arası çatışmalar giderek çoğalıyor, keskinleşiyor. Gözlemciler, Malezya’da 20 yıl önce başını tesettüre uygun bir biçimde örtenlere pek rastlanmazken, bugün hemen bütün Malezyalı kadınların başlarını örttüklerine işaret ediyorlar. Diğer taraftan şeriat kurallarıyla yönetilmek istemeyenlerin din değiştirmesine de izin verilmiyor, bu yönde girişimlerde bulunanlar cezalandırılıyor (Global Politikültür, 22.08.07).
İnek kellesi, rock konseri ve kamçılara dair…
Şeriat uygulamaları yaygınlaştıkça ve Müslümanların yaşam koşulları giderek daha yakından denetim altına alındıkça, köktendinci akımların cüreti ve etkisi de giderek artıyor.
Örneğin, başkent Kuala Lumpur’a yaklaşık 25 km uzaklıktaki Shah Alam kentinde geçen hafta cuma günü yaklaşık 50-60 kişilik bir grup, bölgelerinde restore edilmesi planlanan 150 yıllık Hindu tapınağını protesto etmek için, cami çıkışında bir yürüyüş düzenlediler. Tapınağın kapısına geldiklerinde “Allahu Ekber” ve “tekbir” sloganlarının ve posterlerinin yanı sıra ellerinde başka bir şeylerin olduğu da dikkat çekiyordu. Göstericiler beraberlerinde kesilmiş inek kafaları getirmişlerdi. Hindular için kutsal sayılan bu hayvanların kesik kafalarını tapınağın kapısına koydular, tükürdüler, tekmelediler, kameralara poz verdiler. The Strait Times’ın aktardığına göre, muhalefet partilerinin fener alayı, basın açıklaması gibi olaylarını dağıtmak için hiçbir fırsatı kaçırmayan polis gelişmeleri sessizce seyretti.
Bu ikinci en demokratik ülkede, Müslüman ve Malay olmayan azınlıkların yaşamlarının gittikçe zorlaştığı bir gerçek. Ama Müslüman Malay nüfusun da tozpembe bir dünyada yaşadığı söylenemez. Geçen haftalarda iki örnek bu kesimin de bireysel özgürlüklerinin nasıl hızla aşınmakta olduğunu gösteriyor. Bunlardan biri dünya kamuoyunda da yankılanan bir kamçılama cezası olayıydı. Malezyalı Müslüman bir model Kartika Sari Dewi, bir sayfiye kentinde bira içerken görülmüş, tutuklanmış, şeriat yasalarına göre yargılanarak para ve kamçı cezasına çarptırılmıştı. Hem ülkede hem de uluslararası kamuoyunda kadın örgütlerinin insan hakları örgütlerinin protestoları karşısında Malezya hükümeti geri adım attı ve kamçılama cezası süresiz olarak ertelendi.
Sari Dawi’nin davası uluslararası alanda yankı yaptı ama rock konserlerine ilişkin haberler dışarıda pek duyulmuyor. Örneğin, geçmişteBeyonce, Avril Lavigne ve Gwen Stefani konserlerini Müslüman duyarlılıklara ters buldukları için yasaklatan PAS gençlik kolları şu sırada Michaels Learns Rock başlıklı bir konsere kafayı takmış durumda. Bu konser özellikle ramazan ayında gerçekleştirilmeye çalışıldığı için Müslümanlara bir hakaret sayılırmış. (Malezya kaynaklı bloglarda ve Twitter’da tartışmaları izleyebilirsiniz.) “Kesilmiş inek kafalarını tekmelemek mi dediniz?” Yok canım ne alakası var. Hem onlar Hindu n’olacak…
Malezyalı Müslüman gençliğin Black Eyed Peas adlı grubun konserine, sponsorları arasında alkollü içki satan bir şirket olduğundan katılması da yasaklanmış. Konserin web sitesi, ilgilenenlere, “Müslüman değilseniz ve 18 yaşından büyük iseniz gelebilirsiniz, yoksa içeri alınmayacaksınız” uyarısında bulunuyor. Tüm bu gariplikler karşısında, kimi Müslümanlar da “n’olur dinimizi değil PAS’ın fanatikliğini suçlayın” diyorlar… Belki onlara da hak vermek gerekiyor ama Malezya toplumu da bu arada Holbrook modeline uygun olarak “demokratikleşmeye” devam ediyor…
2 comments:
İslam diğer majör dinlere (Hıristiyanlık, Budizm) benzemiyor. İslam dini özünde 9 yaşındaki çocuklarla evlenmeyi, çok eşliliği,ağır cezaları (hırsızın kolunu kesme, zinaya recm vs vs) içeriyor. Batılı ülkelerde 9 yaşındaki çocukla evlenmek, çok eşlilik (tarafların cinsel fantezilerine ceza yok,şikayet olmadıkça ve ortada zarar görmeyen çocuk vs. yoksa olay sadece fantezi ve şahsi özgürlük olarak görülüyor) ağır cezalarla sonuçlanıyor. İşte bu nokta, islam ve batı uygarlığının "singular point"'i. Matematikte "singular point", genel bir uyarıya cevap veren bir sistemin, "singular point"'e karşılık gelen bir uyarıyla saçmalamasına karşılık geliyor. İşte ılımlı islamda da sorun bu, "bir sistem saçmalaya başlayınca", saçmalayan sistemin yanıtları hakkında mantiklı (veya ılımlı) bir sonuç beklenmeli mi?:
Böyle bir yanıt yok ve böyle bir yanıtın ılımlı versiyonu olamaz (örneğin 9 yaş yerine 10 yaşında bir kız çocukla evlenmek, 4 eş yerine 2 eşle evlenmek ılımlı bir yanıt mı?). Kısaca sapıklığın (batı uygarlığının onayladığı bir tanımla) ılımlı bir versiyonu olabilir mi?
Ben , Y.N.Öztürk ve Z.Beyaz'ların eserlerinden İslamın özünün akıl dini olduğunu ve laikliği içerdiğini öğrendim.Yeniden bu özü yakalamalıyız ve içselleştirmeliyiz ve bunda en fazla görev Aydınlara iş düşüyor yoksa yanlış yorumlara neden oluruz ve Papazların sübyancılık vakalrına ve Avusturya'da meşhur herifin yediği haltları görmezden gelmek zorunda kalırız.
Post a Comment