Thursday, January 31, 2008

Yine İran dersleri…

Türkiye’de sol hareketin bir kesimi, siyasal İslam’ın kimi “radikal” kesimleriyle, bir anti- emperyalist ittifak içine girmeye çalışıyor. Bu arkadaşlara göre, artık Tudeh sendromundan kurtulmak gerekiyor. Bildiğiniz gibi 1979 İran devriminde, anti emperyalist olduğu gerekçesiyle siyasal İslam’ı destekleyen İran komünist partisi Tudeh, daha sonra iktidara yürüyen siyasal İslam tarafından fiziki olarak yok edilmişti. Bu sol hareketin İran devriminden çıkardığı en önemli derslerden biriydi.

Geçtiğimiz haftalarda İran’dan gelen kimi haberler, Tudeh sendromundan kurtulmak bir yana bu deneyi tüm karmaşıklığı içinde yeniden anımsamak gerektiğini bize bir kez daha gösteriyor. Söz konusu haberler önce New York Times’da yer aldı. NYT’a pek fazla güvenmediğimden görmezden gelmeye hazırlanıyordum ki World Socialist Web Site (WSWS.org) yayımlanan bir söyleşi bu haber doğruladı.

New York Times’a göre Aralık ayının ilk günlerinde Tahran Üniversitesinde 500 Marksist öğrenci Che Guavera posterleri taşıyarak, Ahmedinejad’ın politikalarını eleştiren bir protesto gösterisi düzenlemişler. Başka kentlerde de benzer gösteriler düzenlenmiş. Rejim bu gösterileri şiddetle bastırmış ve bir çok öğrenci göz altına alınmış.

New York Times’ın İran’ı siyasi yorumculara dayanarak aktardığına göre, molla rejimi son yıllarda, bu sol eğilimli, hatta Marksist grupların varlığına hem Amerikan emperyalizmine karşı olduklarından hem de Chavez ve Castro rejimleriyle iyi ilişkiler içinde olduğundan izin veriyormuş. Ancak geçen yıl bu grupların üniversitede, daha önemlisi, petro kimya ve oto endüstrisinde kimi işçi bölgelerinde etkileri artmaya, giderek eleştirileri bizzat rejimi ve kapitalizmi hedef almaya başlayınca, rejim tutumunu değiştirerek, karşı saldırıya geçmiş.

Batıda ılımlı, reformcu olarak bilinen eski devlet başkanı Muhammed Hatemi’de Marksist öğrenci gruplarının oluşmaya başlamasından kaygılıymış. Hatemi, 1979 Şah dönemini anımsıyor, adeta molla rejimi ile Şah rejimi arasında paralellik kurarak, üniversitede Marksist öğrenci gruplarının ortaya çıkmasını çok tehlikeli bir gelişme olarak görüyormuş.

Şimdi bu olayları yorumlamaya kalmak aşikar olanı tekrarlamak olacak ama yine de deneyelim. Sol’un anti-emperyalizm temelinde, siyasal İslam’la bir arada aynı coğrafya da “ortak düşmana karşı” durabilmesinin hatta ittifak kurabilmesinin maddi ve ideolojik zemini son derecede zayıftır. Siyasal İslam ile sosyalist sol arasında, siyasal İslam’ın anti emperyalist refleksinin ortadan kaldıramadığı iki köklü sorun var. Birincisi, siyasal İslam kapitalizmle hatta uluslararası kapitalimle her aşamada uzlaşacak özellikle sahiptir. İkincisi, siyasal İslam, solun tarihsel materyalist dünya görüşüyle asla uzlaşmayacak bir “hakikat rejimine” dayanır. Bu iki çelişki, en kritik anlarda, sürece damgalarını vurarak solu siyasal İslam’ın boy hedefi haline getiriyor. Sol da o ana kadar siyasal İslam'a meşruiyet sağlayan bir koltuk değneği işlevi üstlenmiş oluyor. O anda, siyasal İslam artık gereksinimi kalmadı bu koltuk değneklerini kaldırıp atıyor, hatta yakarak enerjisinden yararlanıyor. Bence gelin biz bu Tudeh sendromundan kurtulmayalım…

No comments: