Wednesday, June 20, 2007

Solculuk anti-kapitalizm ve tuhaf bir anti-emperyalizm korkusu

[Rıdvan Akar, "Solculuğun temel şartlında unut(tur)ulan! Birgün, 18/06/07]


Birgün gazetesi yazarlarından Rıdvan Akar, “Solcuysan anti emperyalistsin” önermesiyle polemik yapmak istemiş. Diğer bir değişle bu tezle sorunu var. Solcu olmak için önce anti kapitalist olacaksın diyor. Ne kadar radikal bir duruş!

Ama ufak bir sorun daha, doğrusu üç sorun var. Birincisi, bu kadar radikal duruş, tam anlamıyla bir kafa karışıklığı üzerinde duruyor. İkincisi, tartışma iyi niyetle yapılmıyor. Üçüncüsü de şu soruyu sorunca ortaya çok garip bir durum çıkıyor? Anti kapitalist olduğunu söyleyen biri neden “solcuysan anti-emperyalistsin” önermesini dert ediyor?

Birincisinden başlayalım: Anti-kapitalist olmak solculuğun değil sosyalist olmanın kriteridir. Sol göreli bir kavramdır ve sağa göre şekillenir. Örneğin sosyal demokratlar, hiç de anti-kapitalist olmadıkları halde, muhafazakar partilerin karşısında solcu kategorisine girerler. Bir sömürgede, işgale tavır alan, bağımsızlık yanlısı bir küçük dükkan sahibi, bir aşiret şefi siyasi spektrumu saymaya başladığımızda, anti sömürgeci güçler kümesine girdiklerinden solda sayılırlar.

Biraz matematik kafa karışıklığına iyi gelebilir:

Tüm anti-emperyalistler bir küme olarak sayabiliriz: Anti-emperyalistler kümesi (AEK). Ancak bu küme içindeki çoluk bir çok başka kümeler oluşturacak biçimde sayılabilir. Hemen üç büyük küme düşünebiliriz: Popülist (geniş cepheci, dinci, şoven milliyetçi) anti emperyalistler kümesi (PAEK), Salt bir sınıfa (köylülük, yada proletarya) dayanana, sınıf temelli anti-emperyalistler kümesi (SAEK). Nihayet iç pazarda kontrolü ele geçirmek, bunun için emperyalistlerin ekonomik, siyasi kültürel egemenliğinden kurtulmak isteyen, ancak, bunu da emperyalistlerle anlaşarak yapmaya çalışan burjuva anti-emperyalistler kümesi BAEK. Buradan AEK (PAEK, SAEK, BAEK) önermesi çıkar.

Şimdi bir adım daha ilerleyerek, bu kez AEK içindeki çokluğu yeniden bu kez Anti kapitalistler (AKAEK) ve Anti kapitalist olmayanlar (AKOAEK) olarak sayalım. AKAEK’ içindeki çokluğu da, sosyalist anti kapitalist ve feodal anti kapitalistler, ütopik (küçük üretimci fantezisi) anti-kapitalistler kümelerini oluşturacak biçimde sayabiliriz. Hatta sosyalist anti-kapitalistler kümesinin içindeki çokluğu, Troçkistler ve diğerleri olarak…

Birinci önermedeki kümeler ile ikinci önermedi kümelerin ikisi de AEK içine girerler, bu kümelerin bir kısmı birbiriyle kesişir, bir kısmı, diğerleri tarafından içerilir, bir kısmı da diğerlerini tümüyle dışlar. Tüm bunları, matematik ifadesi olarak yazmaya kalkmayacağım. Gerek yok, ama şu kadarını saptamak yeter: Anti kapitalistler mutlaka AEK’nin içindedir. Ama AEK içindeki kimi kümeler AKAEK içine girmezler. Bir kez daha vurgularsak, anti-kapitalist olacaksan mutlaka anti-emperyalist olacaksın; solcuysan anti-emperyalist olacaksın! Anti-emperyalist değilsen solcu değilsin, anti kapitalist hiç değilsin!

Bu set ilişkileri içinde, “Solcu olmak için anti emperyalist olacaksın önermesi”, “her anti emperyalist solcudur” önermesini, o sosyal formasyonun yapısının andaki durumuna göre içerebilir yada içermeyebilir! “Solcu” kavramını el çabukluğu marifet “sosyalist” yerine kullanmadığımı bir kez daha anımsatayım!

Ama tüm bunlar hepimizin 1960’lardan bu yana malumu, dünya sosyalist geleneğinin ise yaklaşık yüz yıldır malumu! Öyleyse Rıdvan Akar’ın derdi ne? Anti-emperyalizme öncelik veren popülist solcularla mı sorunu var? Yoksa onları kendine müttefik olarak değil de düşman olarak mı görüyor? Yoksa, emperyalizmi açık işgal ile sınırlayarak, Türkiye’deki kim siyasi sorunlar kümesinden çıkarmak isteyenleri, kendine daha mı yakın buluyor?

Rıdvan Akar’ın yazısının ikinci sorunu ise kötü niyetle yazılmış olması. Tabii, Türkiye’de anti-emperyalist mücadelenin gereksiz, “escamotage” olduğuna inanıyor olabilir Rıdvan Akar. Ama bu inancın ne kadar büyük bir teorik sorun çıkaracağının ve son tahlilde o kadar önem verdiği anti-kapitalist duruşunu tehlikeye düşüreceğini, sanırım hemen kavrayarak bu yola gitmeyecektir.

Kötü niyet şurada: Solcu isen anti-emperyalistsin tezini ileri sürenler, her anti emperyalist solcudur diye düşünmüyorlar. İçlerinden kimileri doğru yada yanlış (bana göre fena halde yanlış), radikal İslam'ın anti emperyalist kanadıyla cephe kurabileceklerine inanıyorlar. Ama bu bambaşka bir sorun? Rıdvan Akar’ın emperyalizme karşı güç birliği oluşturma derdi olmadığı için de onu ilgilendirmiyor.

“Solcu isen anti-emperyalistin” diyenler, kendine solcu diyenlerden ABD emperyalizmine, AB emperyalizmine (yoksa bunlar emperyalist değil mi?) ve ülkedeki iz düşümlerine karşı tavır almalarını istiyorlar. Bu tavrın nasıl alınacağı bir başka tartışma konusu. Yoksa Rıdvan Akar ABD emperyalizmine, AB’ye karşı değil mi? Olabilir neden olmasın? O zaman lafı dolaştırmadan, “solcu isen anti-emperyalistsin” diyenlere neden bunu anlatmaya çalışmıyor…

Bu arada Rıdvan Akar’a Gandi’yi iki açıdan bir kez daha çalışmasını önerelim. Birincisi, O sırada Hindistan’daki siyasi yelpaze açısından, ikincisi ise ekonomik siyasi tezleri acısından. Musaddık’a gelince, 1950’lerin İran’ında anti emperyalist, bir burjuva demokratik hareketi, siyasal yelpazenin neresine koyacağız, Şah ile birlikte sağına mı?

Ama benim kafamdaki en önemli sorun hala şu: Neden birilerinin, Türkiye’de anti-emperyalizmden söz edilince tüyleri diken diken oluyor? Yoksa, anti-emperyalizmin siyasi sonuçlarından ve karşı karşıya kalacakları güçlerden mi korkuyorlar?

No comments: