Monday, May 19, 2008

Uygun Bir Sol Aranıyor

1980’lerle gelen neoliberal, küreselleşmeci “restorasyon”, ekonomik, siyasi, kültürel, ekolojik kriz eğilimlerinin basıncı altında çözülüyor. Çözülme, Türkiye’de de restorasyonun siyasi partilerini zayıflatıyor, rejimin geleceğine ilişkin endişe yaratıyor. Bu koşullarda Orhan Bursalı’nın işaret ettiği gibi, “Bazı ‘sağcı’ yazarlarda ‘sol’a özlem depreşiyor arada sırada. Türkiye’de ‘güçlü bir sol’un eksikliğinden yakınıyorlar”. Çünkü nöbet değişimine ya da en azından yükselmeye başlayan muhalefeti etkisizleştirmeye uygun bir sol aranıyor.

Kafeinsiz kahve gibi bir şey…
Restorasyonun en büyük başarısı, kapitalizmin sonsuza kadar yaşayacak bir sistem olduğuna ilişkin ütopya üzerinde toplumda bir mutabakat yaratmayı başarmış olmasıydı. Ekonomik siyasi kriz derinleşirken, ne olursa olsun bu mutabakatı korumak, kapitalizmin bu ütopyaya uymayan etkilerini mümkün olduğunca gizlemek ya da yumuşatmak gerekiyor. Bu nedenle aranan “uygun solun” kendini kapitalizmin ufkuyla sınırlaması şart.

Ama bu da yeterli değil, çünkü kriz derinleşirken merkez ülkelerde -özellikle ABD başta olmak üzere- klasik emperyalist politikalar yeniden gündeme geliyor, doğal kaynaklar, enerji havzaları ve yolları üzerinde büyük güçler arası rekabet sertleşiyor, silahlanma yarışı hızlanıyor. Bu yüzden, ülkelerin ekonomik coğrafyalarının her şeye rağmen büyük güçlere açık tutulabilmesi için Oral Çalışlar’ın Aksiyon dergisiyle yaptığı söyleşide dile getirdiği, “Bugünün Türkiyesi’nde küreselleşmeyle birlikte eski bağımsızlık anlayışı bitti. Yerine karşılıklı bağımlılık dünyası oluştu. Devletler, uluslar o kadar iç içe geçti ki ekonomi, siyaset, kültür… Bütün bunların, yabancı düşmanlığı olarak süren antiemperyalizmin içe kapanmacı bir milliyetçilik yaratmaya başladığını görüyoruz” anlatısını, yaşamın gerçekleri karşısında her gün yeniden savunmak gerekiyor.

Özetle bu solun kapitalizme karşı olmaması, emperyalizm sözcüğünü ağzına almaması, hele asla ihtilalci olmaması gerekiyor.

Yapıya’ sadakat esas
Bu “uygun” solun, geçmişini, geleneğini yadsıması, dünya tarihsel sadakatlerini terk etmesi, kendini tümüyle yapıya teslim etmesi, bu anlamda öznelerden değil bireylerden oluşması, sınıf, vatandaşlık gibi “soyut evrenselliğe” ilişkin aidiyetlere sırt çevirmiş olması gerekiyor.

Uygun soldan istenen bu özelliği, Hasan Cemal, geçenlerde bir yazısında çok iyi ifade etti; yeni solun “rüyadan uyanmış olması gerekiyor”. Gerçekteyse, bu uygun “solun” Matrix filminde rüyadan uyandıktan sonra “gerçeğin çölüne” dayanamayan Cypher gibi “Matrix”e geri dönmeye can atan bireylerden oluşması gerekiyor.

Bu nedenlerle bu solun genelde, Spartaküs’ten bu yana ezilenlerin özgürlük rüyasına, bu rüyayı yaşama geçirmeyi denediği, “olaylara”, örneğin, “1968”e, Türkiye’de 1970’lere, hatta 1923 Cumhuriyet “olayının” ahlakına asla sadakat taşımaması gerekiyor. Sınıf, proletarya filan gibi kavramlara ise bu solun sözlüğünde asla yer yok. Çünkü dünyada en hızla büyüyen sınıf işçi sınıfı ve geçen aylarda gıda ayaklanmalarının gösterdiği gibi, sokaklara dökülen yoksul proletarya ve ekolojik, demokratik, kadın hakları sorunları söz konusu olduğunda hemen örgütlenerek başı çekebilen, bilişim sektörü çalışanları siyasi gündemi belirlemeye hazırlanıyor. Bu nedenle bu solun, sanayi işçi sınıfının artık ekonomik anlamının kalmadığını, bilişim sektöründeki yeni şekillenmenin de orta sınıf olduğunu iddia etmesi gerekiyor.

Gelenek ve yenilenme
Tüm bunlar, aslında bize, gerçek bir sol akımın ve partilerinin oluşmasının ne kadar yaşamsal bir önem kazanmaya başladığını gösteriyor. Çünkü restorasyon çözülürken, bu yıl 1968’in büyük bir coşkuyla anılmasının da gösterdiği gibi uzun bir durgunluk ve gericilik dönemine son vermenin koşulları da oluşuyor.

Gerçek bir solu yeniden yaratmak için öncelikle iki önemli adımın atılması gerekli. Birincisi sol geleneğine sahip çıkmalı, tarih içindeki özgün yerinin bilincine yeniden varmalı, felsefi-siyasi sürekliliği yeniden kurmalıdır. İkincisi, sol yeni bir dönemin başında olduğunun ayırdında olmalıdır. Bugün dünya bir önceki devrimci dalganın dünyasından, egemen sermaye birikim rejimi ve krizi, teknolojik özellikleri, örgütsel-kurumsal yapıları, egemen ideolojinin yeniden üretim biçimleri, çeşitli sınıfların bireylerinin tüm bunlarla belirlenen duyarlılıkları açısından farklıdır. Bu nedenlerle “yeni gerçek sol”, teorik tezleri, iletişim yöntemleri, örgütlenme biçimleri, toplumsal projeleri açısından bir önceki dönemin geleneğine sahip çıkmakla birlikte onu aşmayı başarmalıdır.



No comments: