Friday, May 18, 2012

Bir Yunan Tragedya’sı


Yunanistan’daki gelişmeleri, sol radikal parti SYRIZA’yı, genç lideri Tsipras’ın yükselişini izlerken aklıma (biraz klişe olacak ama…), Aristoteles’in Poetika notlarında tanımladığı haliyle tragedya geldi.  “SYRIZA’nın yükselişini başlatan süreç (izlek) potansiyel olarak tragedya özelikleri içeriyor” diye düşündüm.

Dönüşüm, “anagnôrisis”, katarsis
Aristoteles’e göre tragedyanın en önemli unsurudur izlek. Karmaşık, makbul bir izlek, olaylarda mantıksal bir akış, bütünsellik, olayı yaşayanların kaderinde beklentilerle uyuşmayan (şaşırtıcı) bir yön değişikliği, bu sırada bir gerçeği tanıma (cahillikten çıkma – anagnôrisis) durumu yaratır. Tüm bu özellikleriyle izlek, izleyenlerde acıma ve korku duygularını harekete geçirerek, “ruhun” temizlenmesine (katarsis), bir rahatlamaya yol açar. Tragedya yazarı, insanları değil yaşamı ve olayları taklit eden (mimesis) bir izlekle tüm bunları gerçekleştirirken, izleyici, katarsis’le birlikte taklit edilen şeyi tanıyabiliyor, anlayabiliyor olmaktan dolayı bir haz duyar.

Neden PASOK, ya da Yeni Demokrasi Partisi değil de SYRIZA tragedya potansiyeli taşıyor? İzlek boyunca kaderi değişen insan çok kötüyse, başına gelenleri hak ettiğinden acıma duygusu yaratmayacak, başarılı olursa bu kez ahlaken tiksindirici bir durum oluşacak. Çok erdemli bir insanın kaderi iyiden yana dönerse olağan karşılanacak, başına çok kötü bir şey gelirse ahlaken itici olacak. Her iki durumda da acıma duygusu engellenmiş, izlek işlevini (katarsis’i) yerine getirememiş olacak. Bu yüzden, ne çok iyi ne çok kötü biri olmalı tragedya’da izlediğimiz özne.

Yunanistan’ı 1975’den bu yana yöneten, YDP ve PASOK, bu gün bu ekonomik siyasi çöküntüyü hazırladılar. Bu dönem boyunca, özellikle kriz başladıktan sonra, her aşamada halkı, dünyayı kandırdılar. YDP gerçek borçlanma durumunu saklayarak,  PASOK halkçı, emekten yana vaatlerle hükümet olduktan sonra uluslararası mali sermayeye (tanrılara) teslim olarak, sonra, bu teslimiyetin de gereklerini yerine getirmeyerek karşımıza, bu gün içine düştükleri durumu her açıdan hakkeden karakterler olarak çıkıyorlar. Bunların kaderi acıma, korku duyguları değil, ahlaki açıdan tiksinti uyandırıyor. Bu anlamda trajik değiller.

SYRIZA ve Tsipras
Bu çöküntü yaşanırken, izlekte SYRIZA’nın, lideri Tsipras’ın kaderi, beklenmedik bir biçimde sıradanlıktan, iyiye doğru değişmeye başladı.  SYRIZA  sahnede haksızlıklara, tanrılara başkaldırarak öne çıkıyor. Bundan sonra ne olacak sorusu izleyiciyi iyice germeye, beklentilere sokmaya, böylece tragedya unsurları bir araya gelmeye başlıyor. İzleğin bu dönemecinde, SYRIZA ve Tsipras, hem yapması gereken şeyleri yapıyorlar hem de yapmaları gereken şeyleri tam olarak yapamıyorlar.
Kathimerini gazetesinde Nick Malkoutzis’in aktardığı gibi, SYRIZA, geçmişin lekelerini taşımayan temiz, yakışıklı, erdemli bir lidere sahip (09/05).  Bu lider haksızlığa uğrayanları, tanrıların terk ettiği insanları savunuyor. Tsipras haksızlığa uğrayanları savunmaya, tanrılara baş kaldırmaya kararlı olanların bir kısmını, örneğin sosyal demokratların, Marksistlerin önemli bir kesimini bir araya getirebilecek bir liderlik sergileyebiliyor.  “SYRIZA ve Tsipras çok çalıştı diyor” Malkoutzis, ekliyor, “sokaklarda, meydanlarda, protesto eylemlerinde fabrikalarda, halkla, işçilerle, emeklilerle işsizlerle, konuşarak onların eylemlerine katılarak enerji harcadı ter döktü... YDP ve PASOK’un gitmeye, hatta yüzlerini göstermekte cesaret edemeyecekleri yerle gitti”. Böylece Tsipras, haksızlığa uğrayanların, tanrıların terk ettiklerinin, sesi, temsilcisi, umudu olmaya başladı.

Şimdi, SYRIZA’nın, Tsipras’ın gelecek seçimleri kazanarak hükümeti kurabilmesi için SSCB geleneğinden Komünist Parti’sine ve Troçkist ANTARSYA’ya  (tanrılara karşı çıkan diğer Titan’lara) güven vererek, birlikte davranmaya ikna etmesi gerekiyor. O zaman izlek  bir  “kriz” noktasına ulaşacak.
Bu noktada SYRIZA ve “Titan”lar “tanrıların” ve tapınak bekçilerinin tüm gazabıyla karşı karşıya kalacaklar. Burada izlekin bir sonraki aşaması açısından üç olasılık söz konusu olacak:  SYRIZA ve Titan’lar tanrılardan korkacak,  canlarını kurtarabilmek için uzlaşarak davalarına ihanet edecekler. Savaşacaklar, kazanacaklar tanrılara boyun eğdirmeye, tanrıları cezalandırmaya başlayacaklar. O zaman Bu izlek asırlarca dillerde dolaşacak olan bir destana dönüşecek.

Ya da, SYRIZA ve Titan’lar, tanrılara başkaldırmanın bedelini ödeyecekler. Böylece  izlek izleyicide acıma ve korku duyguları uyandırırken,  haksızlıklara son vermek için “tanrılardan” kurtulmaktan başka bir yol olmadığını göstererek, bir “anagnôrasis” ve katarsis yaratacak, başarılı bir trajedi olarak sona erecek. Heyecanla izlemeye devam edelim

No comments: