Geçen hafta Wall Street Journal’da okuduğum bir haber aklıma, Ahmed Arif’in “Bunlar,/Engerekler ve çıyanlardır,/Bunlar,/ Aşımıza, ekmeğimize/Göz koyanlardır,/Tanı bunları,/Tanı da büyü…” dizeleri geldi. Journal “Büyük bankalar emtia piyasalarından büyük paralar kazanıyor” diyordu (02/06)
Bir Oxfam raporu
Wall Street Journal’ın büyük bankalarla ilgili haberinin yayımlandığı günlerde medyada, Oxfam’ın “Kaynakları Sınırlı Bir Dünyada Gıda Adaleti” (Growing a better future – Food Justice in a resource constrained World) başlıklı en son raporu tartışılıyordu.
Oxfam raporuna göre dünya gıda sistemi çökmüş. Eğer devletler müdahale etmezse gelecek 20 yılda milyonlarca insan açlık - gıda krizi döngüsüne mahkûm edilecek.
Oxfam, “Dünya bugün üzerinde yaşayan herkesi doyuracak kaynaklara sahip ama her gün 925 milyar insan aç kalıyor” diyor. 2050’ye doğru dünya nüfusu 9 milyara ulaşırken bu sorun daha da ağırlaşacak.
Oxfam raporu bu krizin arkasındaki nedenleri tartışırken talep artışı, iklim değişikliği, biyolojik yakıt üretimi gibi etkenleri saydıktan sonra, gıda sistemindeki bu kırılganlıkların mali spekülatörler tarafından istismar edildiğine dikkat çekiyor. Oxfam raporuna göre, 1990’dan (küreselleşme dönemi) bu yana gıda fiyatlarında görülen yüzde 100’e varan artışlarda mali spekülatörlerin (hedge funds) önemli bir sorumluluğu var.
En kârlı piyasa
Oxfam’ın bu saptamasını, FAO’nun gıda malları fiyatları endeksinin (2002-2004=100) gelişmesine bakarak da yorumlayabiliriz.
Endeks 1990-2004 arası 90 -100 arasında gidip geliyor. Ancak 1996-98 arasında 130’a doğru bir çıkış var. 2004’ten sonra endeks, dalgalanarak yükseliyor 2008’de 200’e ulaşıyor, 2009’da 157’ye geriliyor, 2010 yeniden artmaya başlayarak 2011 Şubat ayında 237’ye ulaşıyor.
Diğer bir değişle endeks finansal köpüklerin delindiği yıllarda (Asya krizi -1997- ve 2007 mali krizi) en büyük artışları yaşamış; köpüklerden çıkan spekülatif enerji emtia piyasalarına, gıda ürünleri piyasalarına yönelmiş. Örneğin emtia endekslerine yatırılan fonların hacmi 2003 yılında 13 milyar dolardan 2008 başında 55 milyar dolara, sonra da tam bir spekülasyon hummasıyla haziran - temmuz gibi 317 milyar dolara yükselmiş. (Frederic Kaufman, “How Goldman Created the Food Crisis, Rolling Stone”, 27/04/011)
Wall Street Journal, petrol ve diğer emtia piyasalarındaki fiyat dalgalanmaları sayesinde bankaların 2011 yılında büyük kâr artışları gerçekleştirdiklerini yazıyor. Goldman Sachs Group Inc., Morgan Stanley, J.P. Morgan Chase&Co., Citigroup Inc., Bank of America Corp. ve Barclays PLC gibi en büyük on bankanın 2011 yılı birinci üç aylık dönemde ürün bazından gelir artış hızına bakınca (yüzde olarak) karşımıza şöyle bir görüntü çıkıyor. Kredi piyasaları (-26,2), yükselen piyasalar (-21.9), faiz (-11.4), menkulleştirme (-2,1), döviz (1.2), emtia (55).
Bu veriler emtia piyasaları dışında hemen hiç kârlı alan kalmadığını, kredi köpüğünün (finansal sermaye fazlasının) temizlenmediğini, mali krizin hâlâ bizimle olduğunu da gösteriyor.
Ama daha önemli bir şey daha söylüyor. Bankalar kasalarındaki fazla sermayeyi değerlendirmek için emtia piyasalarına giriyorlar, bu kullanıma, tüketme değil, spekülasyona ilişkin tam anlamıyla asalak bir talep. Bu talep, fiyatları en az iki açıdan basınç altına alarak yukarı itiyor. Birincisi, yüzde 90’ı üç dev firma tarafından kontrol edilen tahıl piyasalarında (The Independent, 01/06) fiyatlar, özellikle gelecek piyasalarında spekülatif alım satımlar fiyatları yükseltiyor. İkincisi, spekülatif talep ham petrol fiyatlarını yukarı iterken aynı anda mazot, tarım ilaçları fiyatları üzerinden gıda üretim ve taşıma maliyetlerini, fiyatlarını arttırıyor.
Böylece büyük bankaların ellerindeki fazla (yatırılacak yer bulamayan) sermayeyi değerlendirirken dünyanın gelirinin yüzde 50 ila yüzde 80’ini gıda harcamalarına ayırmak zorunda kalan yoksul kesimlerinin ekmeğine, aşına gözünü dikiyor; yoksulluğu, açlığı daha da arttırıyor.
Wednesday, June 08, 2011
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment