Thursday, August 20, 2009

Obamania, II. Perde

Obamania adlı fantezi oyunun ilk perdesinde, Demokrat Parti’nin, seçimleri siyah, savaş karşıtı, hatta halkçı bir adayla kazanmasını izledik. Artık ırkçılık aşılıyor, ABD günahlarından arınıyor, küresel saygınlığını, liderliğini onarıyordu.

“Obamania”nın II. Perdesi’nde oldukça farklı bir gösteri izliyoruz. Obama’nın, bankalara milyarlarca dolar yardımdan, Afganistan savaşını tırmandıran uygulamalarından sonra halkçılığı, savaş karşıtlığı, Demokrat Parti saflarında dahi sorgulanıyor, “Sağlık Reformu”na ilişkin umutlar sönüyor. Siyasi platformun sağ kanadındaysa ırkçılıkta, aşırı sağın, silahlı, şiddet eğilimli, Milis (Militia) ve Yurtsever(Patriot) gruplarının sayısında, dinci hareketin Obama karşıtı propagandasında dikkat çekici bir artış var. The Daily Telegraph (İngiliz, muhafazakâr), Gizli Servis’in, Obama’ya yönelik günde ortalama 30 ölüm tehdidi saptadığını, ancak bunları izleme kapasitesinden yoksun olduğunu aktarıyor (03/08/09).

İkinci Dalga’

Irk ayrımcılığı, yoksulluk üzerinde yoğunlaşan, sivil toplum örgütlerinden,Southern Poverty Law Centre’in bu ay yayımlanan “İkinci Dalga: Milislerin Dönüşü” başlıklı raporu çok karanlık bir tablo sunuyor. Rapora göre, genelde federal hükümete, vergi vermeye, silah denetimine karşı, kendilerini “bağımsız vatandaşlar”olarak tanımlayan, tümüyle beyazlardan, esas olarak işçi sınıfı, küçük girişimci kesimlerden oluşan bu, ırkçı, homofobik, evrim teorisi düşmanı grupların etkinliklerinde, Beyaz Saray’da siyah ve “liberal” (solcu anlamında) bir başkanın olmasından da esinlenen güçlü bir canlanma yaşanıyor.

Bu grupların ideolojisi, söylemleri, radikal Hıristiyanlığın yanı sıra, federal hükümetin, beyaz ırkı köleleştirmek isteyen, liberal, siyah, hatta Yahudi seçkinlerin eline geçtiğine, ikinci aşamada ulusal kimlikleri yasaklayan bir “Yeni Dünya Düzeni” kurulacağına, herkesin fişlendiğine, 1000 yeni esir kampı kurulduğuna, Atlanta’da hükümetin 30.000 giyotin, yarım milyon sanduka yaptırdığına ilişkin söylentilerle dolu.

Ekonomik krizin beyaz işçi sınıfı, küçük üretici/esnaf, mülk sahipleri üzerinde yarattığı yıkım, Cumhuriyetçi (muhafazakâr) partinin seçim yenilgisinden sonra içine düştüğü ideolojik krizle birleşince son derecede patlayıcı bir karışım oluşmuş görünüyor. Cumhuriyetçi Parti, liderlik krizini aşmaya çalışırken aşırı sağınSarah Palin, Rush Limbaugh gibi demagoglarının etkisi altına girmeye başladı. Böylece özellikle Sağlık Reformu çevresinde, tutarlı bir karşı tez sunamayan muhafazakârların,“hükümet kimin ölüp kimin yaşayacağına” karar verecek, iddialarıyla desteklenen, Obama’yı“anti-Christ” (İsa karşıtı), beyazlara karşı derin bir düşmanlık besleyen biri olarak tanımlayan Milis, Patriot, dinci sağa yanaşmaya başladığı görülüyor.

‘Kızgın beyaz adam’

Bu gelişmeler, The New Republic gibi muhafazakâr kanadın saygın yayın organlarında da yankılanıyor. New Republic’in editörü Michale Crawleypazar günü The Observer’de yayımlanan Barack Obama, kızgın beyaz adamın yükselişinden sakınmalıdır” başlıklı yorumunda, muhafazakârların Obama’ya muhalefet etmeye çalışırken, “kızgın beyaz adamın” kaygılarına yatırım yapmaya, bu yüzden şiddet eğilimli öğelerin günlük siyasete katılmaya başladığına dikkat çekiyor. Örneğin, “sağlık reformu” tasarısına ilişkin tartışmaların yapıldığı belediye salonları toplantılarına, eli, beli silahlı fanatik sağcıların, Kongre’yi vergi mükellefinin parasıyla çocuk katliamı yapmakla (infanticide) suçlayan kürtaj karşıtı fanatikler de katılarak havayı elektriklendiriyorlarmış.

Bir Associated Press muhabirinin aktardığına göre federal hükümetin, Alkol Tütün, Ateşli Silahlar ve Patlayıcılar bölümünde görevli Bart McEntire, “On yıldır ilk kez böyle bir tırmanışa şahit oluyoruz; şimdi tek eksik olan bu patlayıcı karışımı, ateşe verecek bir kıvılcım” diyormuş (12/08/09). Bu kaygıların yükseldiği düzeyi sanırım en iyi The Progressive’de (demokratların yayını) yayımlanan bir yorumdaki “Ben Obama olsam, bu aralar halk arasına pek fazla çıkmam” saptamasında görmek olanaklı.

Diğer taraftan Salon dergisinde yayımlanan “Liberaller mantıktan kopuyor mu?” başlıklı yazı madalyonun öbür yüzüne işaret ederek, tüm Güneylileri, radikal sağın üyesi, ruhsal dengesi bozuk insanlar olarak betimlemekten vazgeçmek gerektiğini vurguluyordu. Yazar, aslında beyazların ve siyahların aynı ekonomik sorunlardan mustarip olduğunu, bu sorunlara eğilmek gerektiğini savunuyordu.

Sonuç olarak, Obama fantezisi çökerken oluşmaya başlayan siyasi ortam, çok tatsız özellikler içeriyor ve bir ülkenin sosyoekonomik ve kültürel yapısının, öyle bir başkanlık seçimiyle değişmeyecek kadar karmaşık, parlamenter demokrasinin de en fazla olanın onaylanması olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

2 comments:

Çetin said...

Yakında , yandaş medya köşelerinde OBAMA öldü , yaşasın Hillary ! edalarını duyarız.Aslında ben , Obama'nın 2 yıllığına ABD derin devleti tarafından , ABD ordusuna nefes aldırması için seçildiğimne inanıyorum ve İran-İsrail cephelerinde beklenen gelişmelerin olmasından sonra , savaşın nerede kalmışsa devam edilmesine karar vermesi için Hillary'nin barışçı(!!)misyonla göreve getirilmesi gerekecek.Billy, Yugoslavya'da ne kadar barışçı işlemler yaparak binlerce insanın üstüne bomba yağdırdı ise Hillary'nin de kocasından , barışçı tavır açıdan,geri kalacağını sanmıyorum:tek emin olmadığım bu tavırı ülkemiz halkında mı , yoksa İran halkında mı deneyeceğidir.

Tolga said...

Bush tartismali 2000 baskanlik secimini kazandiginda Hillary Clinton "Bush is selected, not elected" demisti. Bence cok dogru bir tespit. Bayan Clinton cok iyi biliyor ki (bunu yasayarak ve Demokrat parti baskan adayi seciminde ugradigi buyuk haksizlikla ogrendi) aslinda Obama da aynisi. Secmenler tarafindan secilmekten daha cok ABD derin devleti (establishment) tarafindan secildi ve halka sectirildi. Baskan Obama'yi kendilerinin sectigini sanan secmenler (orta sinif) avcunu yalarken, onu secenler (establishment - finans kurumlari, yuksek teknoloji firmalari, otomotiv endustrisi, buyuk yatirimcilar vs) istedigini trilyonlarca dolar (bailout ve ucuz kredi) olarak aldilar.
Uzun lafin kisasi ABD'de secimler aynen Irak ve Afganistan'da oldugu gibi gostermelik. Kimin kazanacagina secmenler degil, guclu aktorlerin olusturdugu bir konsesnsus karar veriyor. Obama bu guclu konsensusu mutlu etmeye devam ederse 2012'de yine secilir.