Friday, April 25, 2008

'Yeni Ortadoğu', 'Yeni İslam', 'Yeni Türkiye'

Graham Fuller' ın Yeni Türkiye Cumhuriyeti başlıklı kitabını okurken, aklıma Gilles Deleuze' ün aşk üzerine söyledikleri geldi. Yazıma, biraz yumuşatarak, biraz da değiştirerek, bunlarla başlamak istiyorum: "Ötekinin projesinin nesnesi olduysanız oyuldunuz (foutu) demektir."

'Ötekinin projesi...'

İsim koymak hem " anlamlandırmaktır " hem de " belirlemek ". Anlamlandırmak, bir anlamlar sistemini varsayar; belirlemek ise hem bir projenin hem de bir egemenlik ilişkisinin varlığını ima eder. Örneğin, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'na verilen "hasta adam" isminin kaynağı, başta "büyük güçlerin", bir coğrafyayı "Doğu" olarak tanımlayan emperyalist-ırkçı anlamlar sistemiydi (örneğin bkz: Edward Said , Orientalism ; Irwin Shick , Erotic Margin ).

"Hasta adam" ismini gündeme getiren "proje" ise Osmanlı mülkünün paylaşılmasıyla ilgiliydi. Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün Huntington , Fuller ve Türkiye'deki kötü kopyaları tarafından bir "anormallik" olarak algılanmasının nedeni, onun bu anlamlar sistemi ve proje içinde "çatlak yaratan" bir "olay" olmasıdır.

Cumhuriyet uyguladığı ekonomik, kültürel, siyasi, hukuki, hatta dilbilim ve biyopolitik reformlarıyla ve benimsediği "Aydınlanmacı hakikat rejimiyle", "Doğu" kavramını yaratan anlamlar sistemine uymuyordu. Kendi ismini kendi koyan Cumhuriyet, Huntington' un "uygarlıklar çatışması" tezini yadsıyan "olgu" olmaya devam ediyor.

Bugünlerde sıkça rastlanan "Yeni Ortadoğu" , "Yeni İslam" / "Yeni Kuran" ve nihayet, "Yeni Türkiye" kavramlarıyla verilen isimler , ABD'nin Kuzey Afrika'dan Afganistan'a kadar uzanan coğrafyaya yönelik, başlangıçta demokratikleştirme olarak sunulan, bir yeniden yapılandırma projesinden kaynaklanıyor.

Türkiye'nin yeni ismi

Bu çözümler bağlamında, ABD dış politikasının teorik zeminini oluşturan tartışmalarda (Fuller bu çevrelerde etkili bir yazardır) son yıllarda sıkça kullanılan, giderek de üzerinde konsensüs oluştuğu anlaşılan iki yaklaşım ve iki kavram dikkat çekiyor.

Bu yaklaşımlardan birincisi, "Demokratikleştirme projeleri açısından küçük ve etnik olarak homojen devletler çok daha uygundur" diyor. İkincisi: "Soğuk savaşta komünizme karşı sosyal demokrasiyi desteklemiştik, şimdi radikal İslama karşı ılımlı İslamı destekleyen bir dış politika izleyelim." İki kavram ise Yeni Ortadoğu ve Yeni İslam (ve Yeni Kuran) . Graham Fuller de bu iki kavrama, kitabına koyduğu "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" başlığıyla, Türkiye'ye yeni bir isim vererek , bir üçüncüsünü ekliyor.

Neo-oryantalizm

" Demokratikleştirme projeleri açısından küçük ve etnik olarak homojen devletler çok daha uygundur " yaklaşımı, ilk önce Kosova savaşı sırasında Thomas Friedman tarafından ortaya atıldı ( New York Times , 06/08/99), 2004'te Irak bağlamında, ABD'nin eski Hırvatistan konsolosu, "Kürdistan" uzmanı Peter Galbraith tarafından savunuldu. Ralp Peters' in Army Journal 'daki haritaları, Vanity Fair' de "Kumdaki çizgiler" tartışması (Ocak 2008), Jeffrey Goldberg' in The Atlantic Monthly' deki "Birliğin durumu: Yeni Ortadoğu..." araştırması bu yeni yaklaşımın ürünüydüler. Ortadoğu'daki devletlerin sınırları doğal (etnik, dini bölünmüşlüklere uygun) değilmiş; barışı sağlamak, demokrasiyi geliştirmek için bu sınırlar yeniden çizilmeliymiş. Council on Foreign Relations'un dergisi Foreign Affaires 'in mart/nisan sayısında bu yaklaşıma, bir de teorik temel sağlama çabası var ( Muller ).

Bir etnik, dini kimlikler çorbası olan ABD'yi istisna kabul eden bu neo-oryantalist (bizde etnik, dini çokluk bir arada yaşayabilir ama siz, duygusal ve ilkelsiniz, beceremezsiniz) yaklaşımı not ederek geçelim. İkinci yaklaşım çok daha cüretkâr bir projeye ilişkin. Müslümanları, ılımlı (bizden olanlar) ve radikaller (olmayanlar) diye "adlandırarak" başlayan proje, giderek bir dış politika ilkesi haline geldi (Fuller, Foreign Policy , Ocak/Şubat; Farr, Foreign Affaires , Mart/Nisan; Amitai Etzioni, Policy Review , Nisan/Mayıs, 2008). Bu proje, Müslümanların kutsal kitabını, Batı'nın işine gelmeyen kısımları dışta bırakacak biçimde (Laiklik ilkelerini benimseyenler bir kutsal kitaba karışmayı asla düşünmezler), AKP olgusunun da yardımıyla, yeniden yazarak bir "Yeni Kuran" oluşturmayı da gündemine aldı (Jamie Glazov, FrontPageMagazine 4/18/2008).

Bu "yeni" lerin kesiştiği yerde de AKP ve " Erdoganisation " ( Opendemocracy, ortak imzalı metin,12/12/07) var. Fuller kitabında, bunlar sayesinde, Türkiye'nin yarım yüzyıllık, jeopolitik açıdan bir anormallik sayılacak duruşunu değiştirerek, uzun dönemli trende geri döndüğünü, güçlü, istikrarlı, ileri demokratik bir Ortadoğu devleti (Biz de AB'ye üye olacağız sanıyorduk) olarak yeniden Ortadoğu politikasının bir parçası haline geldiğini savunuyor. Biz de bunlara "ABD projelerinin nesnesi oluyor" saptamasını ekleyebiliriz.

No comments: