Cengiz Çandar soruyor
“Dil sürçmesi mi, zihniyetinin dışavurumu mu?
Fark etmez. Başbakan, bir "siyasi sıfat" ve "siyasi kimliğe" sahip. Onunla ilgili "psikolojik analiz" yapmak bizlerin işi olamaz. Buna gerek de yoktur. Konuya "siyaseten" yaklaşmak zorundayız ve Tayyip Erdoğan, büyük bir "siyasi kusur" işlemiştir. İşçi sınıfına "ayak takımı" nitelemesi, "elit" tarafından yapılsa bunun bir "ideolojik anlamı" olabilir; ama bu, Tayyip Erdoğan tarafından yapılıyorsa feci bir "siyaset kusuru"na işaret eder. Hele, Başbakan'ın bir ayağı, zaten, "yargı darbesi" nedeniyle çukurdayken...”, (Referans, 25 Nisan 2008)
Bu soru iki gerçeği açığa çıkarıyor: Kendini dev aynasında görmek ve bir sıradan popülizme sığınan bir ikiyüzlülük.
Liberal entelijensiya hala kendini AKP’nin akıl hocası, (biz bu deveyi güderiz, bu taşralılara siyaseti öğretir, gereken biçimi veririz abi..) sanmaya devam ediyor. Bu tipler, AKP’nin derin tarihsel, kültürel kökleri, birikimi olan, bir seçkinler hareketinin (siyasal İslam) dışa vuran yüzlerinden yalnızca biri olduğunun ayırtında değillerdir.
İkincisi, “elit” tarifinin ne olduğunu pek ala bilirler ama bir partinin lideri ve başbakan için, o elit değil (sıradan biri) diyerek, populizme sığınıyorlar (Elit benim gibi olur abi, böyle taşralıdan elit mi olurmuş.) Bu iki anlayış arasında bir bağ yok mu? Tabii ki var.
AKP’nin gerçekten halkın, (kendi bakış acısıyla, “sürünün” sesi olduğuna inanç ve biz bunu güderiz abi diyen gerçek bir seçkinci yaklaşım. Bu halkı yönetmek için popülist demagoji gerekir diyen, neo-platonist (neo-conservative) bir seçkincilik.
Bu tiplerin, hem Özal’ın ne liberalizmini hem de Wolfowitz’in neo-conservatizmini desteklemeleri de tabii ki bir rastlantı değil.
1 comment:
Ergin Bey, cozumlemeriniz icin cok tesekkurler.
Ozellikle burdaki gibi "ince" satir aralarinin anlamlarini aciklamaniz;acik acik degil de, ozellikle liberallerimizin yaptigi gizli "cakalliklari" gostermeniz, en azindan benim icin, cok yararli oluyor.
Post a Comment