Ne olacak süreç doğal seyrini izliyor! Bu iki partinin işbirliği beni şaşırtmadı. Bunu beklediğimi daha önce yazmış seçimlerden sonra da ilk belirtilerinin altını çizmeye çalışmıştım.
Bu beklentimin iki nedeni vardı:
Birincisi bu iki partinin liderliklerinin aynı uluslararası merkezlere (Washington) aynı derecede yakın olduğunu düşünüyordum. MHP, BOP ve ılımlı İslam bağlamında, AKP’ye destek vermeye doğru itilecekti… Başlangıçta, ilk kurulurken dahi, otantik bir faşist parti olmaya hazırlanırken MHP bu güçler tarafından, Türkçü/ırkçı, şamanist bir çizgiden dini bir ideolojiye içeren çizgiye doğru itilmiş ve ortaya Türk-İslam sentezi çıkmıştı. Böylece dini ideolojinin, giderek siyasal İslam'ın ülkede faşizan gelişmelerin organik bir parçası olacağı daha o zamanda saptanmış oluyordu. Daha sonra, 12 Eylül Cuntası’nı dan bu saptamaya uygun politikalar izlediğini gördük
İkincisi MHP’nin milliyetçiliği tam anlamıyla bir fantezidir. 1970’lerdeki işlevine, bir önceki hükümetteki uygulamalarına bakmak yeter. Ama milliyetçilik/ulusalcılık bağlamında bir konuyu yeniden vurgulamakta yarar olduğunu düşünüyorum. Türkiye gibi bir çevre ülkesinde, emperyalizm çağında, ulusalcılığın asgari ölçütü “ulusal bağımsızlık” bağlamında halkçı bir sosyal projeye sahip olmaktır. Diğer bir değişle bir “kalkınmacı ulusal projeye”. Bu projenin tüm zaafları yetersizliklerine karşın, bir niyet belirtmesi, halk inisiyatifine demokratikleşme süreçlerine açık olması, ulusalcılık iddialarına inandırıcılık kazandırmaya başlar. Bu zeminde, sol, “ulusal projenin” yetersizliğini, olabilirliğini, ulusalcılığın sınırlarıyla kapitalizmin sınırları arasındaki ilişkiyi tartışmaya başlayabilir ve konjonktüre göre (anahtar sözcük konjonktür: diğer bir değişle sınıflar matrisi üzerinde yaşanmakta olan hegemonik moment) bu ulusalcı çizgiyi/partiyi, desteklemeye hatta işbirliği yapmaya karar verebilir.
Çok açık ki MHP hiç bir zaman bu asgari ölçütü yerine getirebilen bir parti olamadı. Aksin bu asgari ölçütün bile radikal bir biçimde, gerektiğinde şiddet kullanarak, karşısında oldu tüm siyasi tarihi boyunca…
Friday, January 25, 2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment