Wednesday, September 08, 2010

İnternet ve Devlet

Geçen hafta The Economist’te yayımlanan“sanal karşıdevrim” başlıklı denemeyi görünce, internet ve siyaset üzerine yazmayalı on yıldan fazla olduğunu anımsadım. Yazmaya da gerek yoktu aslında… The Economist’in, bugün“karşıdevrim” olarak gördüklerinin hepsinin gerçekleşmesi kapitalizmin doğası gereği kaçınılmazdı. Tüm bunlara karşın The Economist’in denemesinde öne çıkarılan bir saptama, bu konuya bir kez daha bakmayı ilginç kılabilir diye düşünüyorum.

İnternetin ikinci dönemi

The Economist’e göre, “küresel birleştirici bir ağ (Network) olarak ortaya çıktıktan 15 yıl sonra, internet ikinci dönemine girmiş görünüyor: İnternet Balkanlaşmaya doğru gidiyor gibi görünüyor; birbirinden ayrı fakat birbiriyle ilişkili üç güç tarafından parçalanmaya doğru çekiliyor.” Bunlar,hükümetler, bilişim teknolojisi (IT) alanında etkin büyük şirketler ve ağların sahipleri.

Devletler, internet üzerinde, gittikçe artan oranda egemenliklerini kuruyorlar. Diğer bir deyişle “citizen”in (vatandaş) yerini almaya başlayacağı iddia edilen “netizen”e, (ulus devlet sınırları ve denetimi ötesinde internette yaşadığı varsayılan bireyler) sınıflı toplumda, kapitalizmde yaşadığı, devletin disiplin, ceza ve denetim alanının dışına çıkmanın öyle kolay olmadığı anımsatılıyor. Dahası internet artık, disiplin, ceza, denetim aracı olarak çalışmaya başlamıştır. Google’un, Skype’in, Facebook’un, Black Berry’in başına gelen ve gelmekte olanları, devletlerin bireyin yaşamına ait bilgileri nasıl merkezileştirdiğini düşünmek yeter… Dünya ekonomisinin, alt birimlerini sermaye adına yöneten devlet,“kimse benim denetimimin dışında kalmayacak” diyor ve coğrafyanın mantığını dayatıyor.

Büyük IT şirketleri, kendi dijital alanlarını kuruyorlar. Diğer bir deyişle, sermaye ve dev şirketler, 19. yüzyılın sonunda yeni coğrafyaları nasıl sömürgeleştirdilerse, bugün de büyük IT şirketleri, ağlardan oluşan sanal coğrafyayı (“cyber space”) sömürgeleştiriyorlar. İnternetin fiziki altyapısının, fiber optik ağların belli bölümlerinin mülkiyetine sahip şirketler, bu alanları sermayenin gereksinimlerine ve güç ilişkilerine göre, hızlı ve yavaş yollar yaratarak, öncelik protokolleri uygulayarak en verimli, kârlı biçimde kullanmak istiyorlar.

Bunların böyle olacağı 1990’ların ortasından bu yana zaten belliydi. Ama yine de The Economist’in ağzından, çok ilginç, bir o kadar da “kitaba uygun” gelişmeyi not etmek istiyorum. The Economist, devlet, şirket ve mülkiyet etkisinin internetin verimliliğini, yaratıcılığını yok etmeye, giderek yıkımını hazırlamaya başladığından yakınıyor. Bunu kendi dilimize çevirirsek, kapitalizm, bir potansiyel özgürlük aracını daha, kendi siyasi ekonomik dinamiklerine tabi kıldıkça, bu araç da sermayenin yıkan, parçalayan süreçlerini aynen yansıtıyor.

Fantezi ve gerçek

İnternet 1990’ların ortasında birden bire icat edilmedi. İnternet The Economist’in de anımsattığı gibi, yıllardır, bir akademik ve savunma haberleşme ağı olarak kendi kendine organik bir biçimde gelişiyordu. Bu nedenle 1990’ların ortasında geniş kullanım açıldığında birden bire patlama yapınca herkesin gözünü kamaştırdı. Ulusal sınırları yıkıyor, denetlenemez bir özgürlük alanı doğuyor, çelişkisiz kapitalizme geçiyoruz gibisinden fanteziler her yeri kapladı. Aynı anda bilgisayarlar hızla gelişiyordu… Bir-iki yıl içinde, 1990’ların sonunda dot.com bubble denen internet piyasalarında çalışan şirketlere yatırılan paralar üzerinde oluşan borsa köpüğü başladı.

Bir adım geri çekilip bakarsak, yükselen piyasalar, 1997-89 Asya krizi ve sermayenin merkeze dönme eğilimi, finansallaşmanın hızlanması, bu hızlanmayı, besleyen bilgi işlem haberleşme teknolojilerinde, devreye giren yenilikler, bu yenilikleri düşünsel ve mali olarak besleyen finansallaşma… Derken, hızla büyüyen borsa köpükleri, teknoloji, telekomünikasyon sektöründe çığ gibi büyüyen yatırımlar ve kapasite fazlası…

2000’lerin başında borsa köpükleri patlar, depresyon iklimine girilir, bu büyük bir mali genişlemeyle ertelenir ve… 2007-08 borç köpüğünün delinmesiyle mali kriz… Mali krizle birlikte, dün geri çevrilemez denen küreselleşmenin (finansallaşmanın, küresel serbest piyasanın) geleceği konuşulmaya başlanır, “devlet ekonomiye geri döner” vb…İnternetin ikinci dönemi işte bu yeni iklimi yansıtıyor. Sermayenin kâr, devletin disiplin, denetim makinesi, birlikte interneti yeniden, mali krizin dinamiklerine göre şekillendiriyorlar. Siyaset ve ekonomik çıkar gerektirirse, var olan parçalanır, birçok bölgesel internet yaratılabilir.

Diğer bir deyişle sermayenin dünyasında yeni bir şey yok. Platon’un metaforunu ödünç alırsak, mağaranın duvarındaki gölgelerin şekilleri yine değişiyor, ama dışarıdaki, bu gölgeleri yaratan şey (reel), sermaye ilişkisi, değişmeden varlığını sürdürüyor…

No comments: