Katolik Kilisesi büyük bir ahlak skandalıyla çalkalanıyor. Vatikan sorunun üzerine gideceğine, komplo teorilerinden söz ediyor,“kol kırılır yen içinde kalır” havasında, dünyadan iç işlerini istediği gibi yürütme ayrıcalığını kabul etmesini bekliyor.
Bu arada Papa Ratzinger’in istifa etmesini isteyen sesler giderek yükseliyor. Çünkü, Ratzinger’in en az 20 yıldır bu skandalların tam ortasında olduğu anlaşılıyor. Vatikan kilisesinin içine düştüğü durum, dini kurumların iç işlerinin seküler (laik) devlet yönetimlerinin, hukukun denetiminin, erişiminin dışında tutulması ayrıcalığınınsakıncaları, bu ayrıcalığın özgürlük kategorisine sokularak savunulmasınınabesliği üzerine ışık tutuyor...
Bir ahlak polisi olarak Ratzinger
Adam Papa. Papa olmadan önce, 1980’lerden bu yana Vatikan’ın, Katolik kilisesinin, genelde Katoliklerin ahlak ve günah sorunlarıyla, doktrinin saflığının korunmasıyla görevli bölümünün başındaymış. Kadınların ayin yönetmesine, rahiplere evlenme hakkı verilmesine her zaman ısrarla karşı çıkmış. Kardinal iken rahibelere, uysal davranmalarını, erkelere zorluk çıkartmamalarını öneriyormuş.
Adam cinsel davranış kurallarına, yasaklarına özellikle ilgi duyuyor. Örneğin sürekli cinsel perhiz öneriyor. AIDS salgınına, savaşlarda tecavüzün gittikçe artan oranda silah olarak kullanılmasına, yaygın yoksulluğa karşın doğum kontrolüne, prezervatif kullanılmasına, kürtaja, kendisinden önceki Papa gibi bu da asla izin vermiyor.
Ama, son iki Papa’nın, bilimle, akılcılıkla, laiklikle, komünizmle mücadele edip cinsel günahlara özellikle önem verirken Vatikan’ın içinde “cinsel günahları” gizlemekle meşgul olduğu da anlaşılıyor; özellikle, şimdiki Papa Ratzinger’in…
Geçen haftalarda öğrendiğimiz gibi, 1960’lardan bu yana Katolik kilisesi bünyesinde, dünyanın hemen her yerinde, hiç de azımsanmayacak kadar çok sayıda rahip, sistemli olarak, bakımlarına emanet edilen çocuklara tecavüz ediyorlarmış.
Ratzinger, 1980’lerden bu yana en az 20 yıl başında bulunduğu ahlak denetim bölümünde, kendisine gelen şikâyetleri, büyük bir gizlilik içinde soruşturuyor, dışarı sızmasını engellemek için özel çaba gösteriyormuş. “Crimen Sollicitationis” olarak adlandırılan gizli bir kararnameyle, psikoposlara, kurbanları, sessiz kalmaları için yemin ettirmeye zorlamış. Tacizciler de görevlerinden alınıp başka bölgelere tayin ediliyorlarmış (The Independent, 19/03). Onlar da gittikleri bölgelerde “etkinliklerine”devam ediyor, taciz edilen çocuk sayısı artıkça artıyormuş.
Örneğin, Visconsin’den Rahip Murphybakımına verilen sağır çocuklardan en az 200’ünü taciz etmiş, tecavüz etmiş. Görevinden alınması, kiliseden atılması doğrultusunda yapılan bir ihbar (ihbarı yapan rahip, daha sonra, erkek sevgilisine kilise kasasından ödeme yaptığı için istifa etmek zorunda kalmış) görmezden gelinmiş. Dahası, Ratzinger, Murphy’yi olaylar zamanaşımına uğradığı için cezalandırmamış. Olayı aktaran Maureen Dowd, “Ne zamandan beri günahlar zamanaşımına uğruyor” diye soruyor. (The New York Times,28/03)
Din ve laik devlet
Katolikler için çok acı bir durum. Papa’nın, suçluları korumak bir yana, “yanılmaz”olması gerekiyor. Ama ortaya çıkan görüntü vahimdir. Papa’nın geçen pazar, Kutsal Hafta’nın başlangıç günü yönettiği ayinde bu sorunlara değinmemesi, ama üstü kapalı bir biçimde, “düşmanlarının dedikodularının onu korkutamayacağını” söylemesi daha da vahimdir.
Ama, bu vesileyle, Tanrı adına hareket ettiklerini savunan dini kurumların, örgütlenmelerin, liderlerinin işlerini yasaların erişiminden, halkın gözlerinden, saydamlıktan uzak bir biçimde sürdürmek istemelerinin de ne kadar sakıncalı olduğu bir kez daha kanıtlanmış oluyor. Seküler devletlerin yasalara dayanarak “bakalım burada ne oluyor, şu hesapları görelim, şu şikâyetleri inceleyeceğiz” yaklaşımlarını, temel özgürlüklere ve demokratik haklara aykırı görme eğilimleri de... Dini inançlara sahip olanların, kendilerine toplumdaki diğer inançlardan farklı bir ayrıcalık, hassasiyet hakkı tanınmasını istemelerinin ne kadar sakıncalı olduğu ortada.
Tüm bunların, henüz dikkat çekmeyen ama önemli bir yan etkisi daha olacak. Papa Ratzinger Avrupa kimliğinin dini aidiyetler üzerinden inşa edilmesi, bu arada Ortodoks, Anglikan ve Katolik ayrımının aşılmasıyla, Müslümanları dışlayan bir ortak zemin oluşturulması yolunda çalışıyordu… Şimdi, bu projenin de büyük bir darbe alması kaçınılmaz.
No comments:
Post a Comment