Ekonomik kriz tartışmalarına bir kriz tartışması daha eklendi: “Macho-man” (sert erkek), “Alpha male” (lider erkek/esas çocuk) gibi kavramlarla ifade edilen “karakterin” krizi… Ancak, Türkiye’de medyada, cinayet, magazin haberleri, TV’de diziler, siyasilerin demeçleri, ekonomik kriz gibi, bu “macho-man” krizinin de bizi teğet geçtiğini gösteriyor. Ne de olsa biz farklıyız!
Kadının yükselişi ve kriz
Yirminci yüzyılda, kadının iş sürecine katılımının hızlanmasıyla, sosyalist, özellikle feminist hareketin etkileriyle kadın haklarında önemli kazanımlar elde edilmişti. Ancak yüzyılın sonuna doğru, ekonomik krizin içinde “nükseden” neoliberal küreselleşme döneminde, muhafazakâr ideolojilerin de etkisiyle çelişkili bir süreç oluştu. Bir taraftan ekonominin, siyasetin en üst düzeylerinde güçlü kadınlara giderek daha çok rastlanıyor, demografik gelişmeler, kadın cinsinin erkeklere yetişmeye hatta kimi alanlarda geçmeye başladığını gösteriyor. Okullarda kız öğrencilerin hemen her alanda erkek öğrencilerden daha başarılı bir performans sergilemeleri dikkat çekiyor. Diğer bir deyişle kadınların yükselişine ilişkin bir evrim giderek belirginleşiyor. Yazar, Raihan Salam, geçen ay Foreign Policy’de yayımlanan, büyük ilgi çeken makalesinde, ekonomik krizin bu evrimci sürece devrimci bir hız kazandırdığını ileri sürdü.
Bu madalyonun öbür yüzündeyse, Suzan Faludi’nin neoliberalizmin ilk uygulandığı ABD’de, ilk on yılın sonunda, 1991’da yayımlanan Backlash (Tepki) başlıklı kitabında vurguladığı olgu var. Kadının ekonomik, siyasi yükselişine, feminizme karşı, kapitalizmin ataerkil kültürünün, kendini post-feminizmle işbirliği içinde başlattığı gerici tepki. Kadın bir taraftan yükseliyor, öbür taraftan kültürel olarak cinselliğin metalaşmasının olağanüstü ivme kazandığı popüler kültürde, sinemadan müziğe, “macho man” egemenliği altına alınmaya çalışılıyordu. Küreselleşmenin özellikle güçlü olduğu, reklamcılık ve medya gibi özdeşleşme nesneleri (ünlüler vb..) üretme fabrikalarında, finans alanlarında dünyayı fetheden erkek (macho men) imajı hızla güçleniyordu. İki yıl önce başlayan mali kriz, bu çelişkili süreçteki dengeleri değiştirmiş gibi görünüyor
Kriz ve erkek
Bir süredir krizin olası kültürel etkileri bağlamında yoğunlaşan bu ve benzeri gözlemler, Raihan Salam’ın, özellikle ABD ve Avrupa üzerinde yoğunlaşan ama belli ki iyi zamanlanmış yazısıyla birdenbire hızlandı. Çünkü Salam’ın gözlemleri çarpıcı, savları güçlü, beklentileriyse endişe vericiydi. Ekonomik krizin yükü en çok kadınların sırtına yıkılmakla birlikte, hızla artan işsizlik Batı’da yüzde 80 oranında erkekleri etkiliyordu. Köpüklerin en etkin olduğu finans ve inşaat gibi bir önceki dönemde ücretlerin aşırı şiştiği sektörlerde, yüksek tüketim kapasitesine, buna bağlı olarak statüye ulaşan erkeklerin bu ayrıcalıkları hızla kayboluyordu. Mali güç kaybına bağlı olarak, bu tabaka krizden de sorumlu tutuluyordu. Böylece özgüven kaybı, kızgınlık, teslimiyet el ele gidiyor, kadın düşmanlığı ile yeni duruma uyum çabaları birbiriyle rekabet ediyordu.
The Observer yorumcularından Amelia Hill, Hollywood’da da benzer değişiklikler gözlemliyor. Macho-man, “alfa male” imajının temsilcileri, Pacino, Niro, Nicholson, Clooney, Michael Owen gibi fiziki özellikleri belirgin erkeklerin yerini, büyük gözlü, yumuşak hatlı, Zac Efron, Toby Maguire, Jack Gylenhall, Rob Pattinson gibi, genelde birbirine benzeyen, kolaylıkla birbirinin yerine ikame edilebilen artistler almaya başlamış. Bu eğilim stüdyoların pazarlık gücünü arttırmanın yanı sıra artık kızların erkeksi değil de bebek yüzlü erkekleri tercih etmeye başlamasından kaynaklanıyormuş…
Sanırım bu trend, popüler kültürün hiç umulmadık alanlarını da etkilemeye başladı. Çünkü, gangster, sert erkek kültürünün, altın, elmas, lüks ve büyük arabalarla (fallus!) temsil edilen servet imajlarının, büyük kalçalı, büyük göğüslü, uzun bacaklı, şarkılara eşlik eden “kliplerde” erkeklere hizmet veren, tapan (“my bich”) kadın imajlarının en güçlü olduğu “hiphop” alanında da bir yıldır ilginç şeyler oluyor. Şarkılarda, kliplerde, aşka, sadakate, aileye vurgu yapan, kadını/sevgilisini “patronu” gibi gören, duygulu, hatta sulu gözlü erkek tipi kendini göstermeye başladı…
Ancak sevinmeden once biraz düşünmekte yarar var. Raihan Salam’ın da dikkat çektiği gibi, süngüsü kırılmış erkeğin tepkilerinde egemen olacak eğilim henüz belli değil: Uyum göstermek yerine, şuursuz bir kadın düşmanlığı da olanaklı…
No comments:
Post a Comment