Thursday, February 14, 2008

Liberal Entelijansiyanın Dayanılmaz Şaşkınlığı

AKP-MHP ittifakı, türban sorununu "hallettikten sonra" sıra, bir gazete ilanında vurgulandığı gibi, " İslami kimliği, hayat tarzını yok eden militarist, laik resmi ideolojinin koyduğu diğer engellerin kaldırılmasına " gelecek. Liberal entelijansiya şaşkın: "Durun artık ...", " Hani uzlaşacaktınız? ", "Biz eski AKP'yi özlüyoruz ..." Realiteyle bağlarını kopartmış olanlar da var. AKP'nin bu kez, " liberal-demokrat intelligentsiya "nın onayından mahrum kaldığını ileri sürerek avunanlar, AKP'nin bu desteğe artık gereksinimi kalmadığının ayırdında değiller. Sol hareketin liberal kanadındaysa "özgürlüklerden, laiklikten taviz vermeyeceğiz ama..." tutumuyla, kendine, çatışmanın dışında en "mükemmel" en "güvenli" yeri arama yanılgısı, "güzel ruh" sendromu hâlâ sürüyor.

'Realite' sorunu...
Bizim liberal entelijansiya ile ABD'li "neo-conlar" arasında önemli benzerlikler var. Ama sanırım en büyük benzerlik, bizimkilerin de kendilerini " realite temelli dünya" ile sınırlı hissetmemeleriydi.

Bizimkiler, Türkiye'de AKP'yi, Strauss 'çu neo-con taktiklerle yönlendirecekler, siyasi İslamı yeniden biçimlendireceklerdi. "Onurlu yalanı" kullanma tecrübesi, Strauss 'tan çok eski ve derin bir hareketle ilişkiye girdiklerinin farkında bile değillerdi. Halbuki, Tayyip Bey her aşamada niyetini açıkça söyledi. Onlar, "Y ok kurt değildir köpektir. Siz sesinin kalınlığına bakmayın" filan diyerek kendilerini, etraflarındakileri avutmaya devam ettiler. Gelen kurtmuş. Şimdi, realiteyle yüzleşmenin şaşkınlığını yaşıyorlar...

ABD'li neo-conlar imparatorluk kuracağız derken, bir milyon insanı öldürdüler, ABD'nin hegemonya krizini derinleştirdiler. Bizimkiler, liberal demokrasi derken, ülke tam aksi bir yöne yelken açtı. Yaraya tuz basmak gibi olacak ama olsun: Geçen yıl "Tehlikenin farkında mısınız?" demiş, "liberal entelijansiyanın yavaş intiharından" söz etmiş, "mahalle baskısını" da içeren "pasif karşıdevrim sürecinin" özelliklerini anlatmaya çalışmıştık. Nihayet AKP'nin seçimlerde momentumunun kırılmaması halinde... seçimlerden sonra çok daha hızlı, kararlı davranacağını savunmuş, sürecin daha başında olduğumuzu vurgulamıştık. Bu sürecin hızlanarak devam edeceğinden hiç şüpheniz olmasın.

Fethullah Bey, siyasal İslamın, rivayete göre ılımlı(!) , "uygarlıklar diyaloğuna" en yatkın liderlerinden, "realitenin" de önemli unsurlarından biri. Diyor ki: " Tesettür Kuran'ın emridir. Birileri yiğitçe çıkıp deseler ki, 'Bu Kuran'ın emri bile olsa, Peygamber bile uygulasa, ben inançsız olduğumdan dolayı bunu kabul etmiyorum!..' Bunlar yiğitçe cehenneme mi giderler, Allah'ın affına mı mazhar olurlar bilemeyiz..." Bu, tehdit edici ifadeler çok açık : Eğer, başınızı örtmeyecekseniz, Müslüman olmadığınızı ilan edeceksiniz . Artık, Allah sizi nasıl yargılar bilinmez. Ama, ya bu dünyada kendini Allah'ın kılıcı sanan Müslümanlardan biri, yargılanmanız için sizi acilen öbür tarafa göndermeye kalkarsa? Ya da kimi güvenlik görevlileri sizi toplumsal ahlaka aykırı bulursa...

Fethullah Gülen uyarıyor
Fethullah Bey, "Herkes istediği gibi düşünebilir, istediği gibi yaşayabilir" diyor ve ekliyor: "Sen profesör olabilirsin. Ama Kuran mevzuunda, din mevzuunda ihtisasın yoksa, senin adın o mevzuda cahildir. Senin sahanda, fiziğinde, kimyanda, matematiğinde, astrofiziğinde, jeolojinde, antropolojinde ben kalkıp bir şey iddia ettiğim zaman, bana 'Sen sus be cahil!' der misin, demez misin?.. Allah aşkına, peygamber aşkına bilmiyorsan konuşma o mevzuda a be cahil!.."

Evet, "Herkes istediği gibi düşünebilir" ama fikrini söyleyebilmek için önce, ilgili kurumdan yetki belgesi almak gerekiyor . Siz, hem sıradan bir Müslüman hem de bir fizikçi, biyolog olabilirsiniz. Eğer Kuran'ı okurken evren, uzay veya "yaradılış" ile ilgili bir konuda bilginizle inancınız arasında bir çelişki oluşursa, ne yazık ki, Fethullah Bey, kendi başınıza, aklınıza güvenerek karar vermenize izin vermiyor. Çünkü bu konuda yetkili değilsiniz. Hele eğer, matematikçi ya da felsefeciyseniz, salt felsefi açıdan "varlık 'bir'dir" varsayımını kabul edemiyorsanız, küme teorisi bağlamında "negatif sonsuzdan" söz etmek istiyorsanız, hiç şansınız yok! Dini kozmolojiyle uyuşmayan konularda susmanız gerekiyor!

Dini "hakikat rejiminin" de Aydınlanma geleneğinden farkı burada yatıyor. Aydınlanmanın sloganı , "Spare aude" (Kendi aklını kullanmaya cüret et) idi, "Her şey aklın eleştirisine tabi tutulacaktır" diyerek insana her şeyi tartışma özgürlüğü tanıyordu. Liberal entelijansiyanın dayanılmaz şaşkınlığının zirve yaptığı yer de işte burası : Özne-birey, özgürlükler, nihayet demokrasi, düşüncelerinin kaynağı, Aydınlanma geleneğinin karşısında, totaliter bir hakikat rejiminin yanında yer aldılar, hem de özgürlük adına... Özkök' ün, siyasal İslamın yükselişine direnenleri inanılmaz bir genellemeyle, "kara gözlüklü aşireti" ilan etmesinin ise bu şaşkınlıkla ne yazık ki hiçbir ilgisi yok...

No comments: