Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Klaus Schwab, The Project Syndicat sitesindeki yorumunda dünyanın ekonomik model, jeopolitik dengeler, ekolojik sorunlar açısından “epik bir geçiş sürecinde” olduğunu vurguladıktan sonra ekliyor “bir düşük beklentiler, belirsizlikler dönemine giriyoruz”.
Güncel gelişmeler, tartışmalar, aslında bir “geçiş” değil, “geçemeyiş”, “takılıp kalmışlık” durumuna işaret ediyor. Schwab’ın saptamalarını da “biz” kavramının kastettiği “şey”e göre anlamlandırmak gerekiyor.
Takılıp kalma belirtileri
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Wednesday, January 29, 2014
Wednesday, January 22, 2014
Her ‘Şey’ Darbe Her ‘Şey’ Paralel
Siyasal İslamın yönetemediğini, bunun yapısal bir
sorun olduğunu vurgulamıştım. Bu hafta, bu konuya, Türkiye’de siyasal
İslamın hegemonyasını inşa sürecinde büyük rol oynayan, vesayet, darbe, paralel devlet kavramlarının yardımıyla devam ediyorum. Bu kavramlar bağlamında, karşımızda bir totaliter devlet, bir organik toplum kurma projesi var diye düşünüyorum.
Bu üç kavramın temelinde, devletle hükümeti, hükümetle de lideri eşitleme eğilimi var. Liderin, Tanrı’nın bir lütfu olduğu inancını da bu eğilime ekleyebiliriz. Bu eğilimin, faşizm gibi biçimler dışında kapitalist devletle uyumlu olmadığını daha önce de vurgulamıştım.
Yazının devamını okumak için tık"layınız
(Düzeltme: XIV. Louis olması gerekiyor)
Bu üç kavramın temelinde, devletle hükümeti, hükümetle de lideri eşitleme eğilimi var. Liderin, Tanrı’nın bir lütfu olduğu inancını da bu eğilime ekleyebiliriz. Bu eğilimin, faşizm gibi biçimler dışında kapitalist devletle uyumlu olmadığını daha önce de vurgulamıştım.
Yazının devamını okumak için tık"layınız
(Düzeltme: XIV. Louis olması gerekiyor)
Wednesday, January 15, 2014
Siyasal İslam Yönetemiyor
Müslüman Kardeşler’in Mısır deneyiminden sonra, AKP hükümetinin “Gezi Olayı” karşısındaki
tepkisi, cemaat- AKP çatışması da siyasal İslamın parlamenter
demokratik bir cumhuriyeti yönetemeyeceğini düşünenleri haklı çıkarıyor.
Arap isyanlarına kadar, Batı’da dış politika çevrelerinde, siyasal İslamın “ılımlı” kanadının seçimleri kazanarak hükümete gelmesine olanak sağlanmasının radikal kanadını etkisizleştirilebileceğine ilişkin bir inanç egemendi. AKP hükümeti, Türkiye deneyimi de adeta bu inancı destekliyordu.
Bu “ılımlı” kanadın temsilcileri Mısır ve Tunus’ta iktidara geldiler, ama devleti yönetemediler. Radikal kanat hızla gelişti, Kuzey Afrika’dan Suriye’ye büyük çaplı silahlı yapılarla etkinliğini artırdı.
Devleti yönetmenin ‘tek yolu’
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Arap isyanlarına kadar, Batı’da dış politika çevrelerinde, siyasal İslamın “ılımlı” kanadının seçimleri kazanarak hükümete gelmesine olanak sağlanmasının radikal kanadını etkisizleştirilebileceğine ilişkin bir inanç egemendi. AKP hükümeti, Türkiye deneyimi de adeta bu inancı destekliyordu.
Bu “ılımlı” kanadın temsilcileri Mısır ve Tunus’ta iktidara geldiler, ama devleti yönetemediler. Radikal kanat hızla gelişti, Kuzey Afrika’dan Suriye’ye büyük çaplı silahlı yapılarla etkinliğini artırdı.
Devleti yönetmenin ‘tek yolu’
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
Wednesday, January 08, 2014
Hırsızlık, Paralel Devletler, Daha Neler...
Bir başka ülkede yaşanıyor olsaydı, bazen gülerek bazen de “ooo”… “yaaa”… “vay be” sesleriyle izlerdik. Ne yazık ki tüm bunlar, bizim ülkede yaşanıyor. Öfkelenerek, kaygılanarak, “sonu nereye varacak” sorusuyla birlikte izliyoruz.
Tabii bir de şaşkınlık. Yok olanlara değil, şaşıranlara şaşırıyoruz. Bu gazetede kim bilir kaç kez AKP’nin devlet anlayışının, kapitalist devletin liberal demokratik biçimine yabancı olduğunu anlattık. Hem de henüz, “işler yolunda giderken”, “yararlı salaklar” demokrasi, çoğulculuk rüyaları görürken “vesayet” dedikleri bir şeyin kalkmakta olmasına sevinirken...
Bu “yararlı salaklara” göre, AKP hükümet olmuştu, ama henüz iktidar olamamıştı. İşte o yüzden demokratik reformlar ilerleyemiyor, Avrupa Birliği’ne giremiyorduk. Ah! Askeri vesayet kalksa, bürokrasideki Kemalist saplantılar bir temizlense, Kürt sorunu da çözülecek, Türkiye Ortadoğu’da büyük güç olacaktı. Bunlar, AKP’yi iktidar yapacak anayasa önlerine gelince de “Yetmez ama evet” sloganlarıyla desteklediler, sağın en gerici entelektüelleriyle panel paylaşmaktan çekinmediler, sonra da gidip Başbakan’ı tebrik ettiler.
Ah! Fanteziler işte böyledir, gerçekleşirken müstehcen öykülere dönüşürler.
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layını
Tabii bir de şaşkınlık. Yok olanlara değil, şaşıranlara şaşırıyoruz. Bu gazetede kim bilir kaç kez AKP’nin devlet anlayışının, kapitalist devletin liberal demokratik biçimine yabancı olduğunu anlattık. Hem de henüz, “işler yolunda giderken”, “yararlı salaklar” demokrasi, çoğulculuk rüyaları görürken “vesayet” dedikleri bir şeyin kalkmakta olmasına sevinirken...
Bu “yararlı salaklara” göre, AKP hükümet olmuştu, ama henüz iktidar olamamıştı. İşte o yüzden demokratik reformlar ilerleyemiyor, Avrupa Birliği’ne giremiyorduk. Ah! Askeri vesayet kalksa, bürokrasideki Kemalist saplantılar bir temizlense, Kürt sorunu da çözülecek, Türkiye Ortadoğu’da büyük güç olacaktı. Bunlar, AKP’yi iktidar yapacak anayasa önlerine gelince de “Yetmez ama evet” sloganlarıyla desteklediler, sağın en gerici entelektüelleriyle panel paylaşmaktan çekinmediler, sonra da gidip Başbakan’ı tebrik ettiler.
Ah! Fanteziler işte böyledir, gerçekleşirken müstehcen öykülere dönüşürler.
(...)
Yazının devamını okumak için "tık"layını
Wednesday, January 01, 2014
2013’ün En Önemli Gelişmesi
2013’te dünyanın çeşitli yerlerinde sarsıcı gelişmeler yaşandı. Bence “Gezi Olayı” bunların en önemlisiydi.
Eğer bir gelişme, “şeylerin andaki durumunda” (toplumsal yapının bileşenleri arasındaki ilişkilerde, görülebilir, konuşulabilir olanın sınırında) bir değişiklik yaratabiliyor, görünmeyenleri görünür, konuşulamayanı konuşulur kılabiliyorsa, uzun dönemde köklü değişiklikleri gündeme getirerek tarihsel açıdan anlam kazanmaya aday olabilir. Bu yüzden, Türkiye’de ve dünyada 2013’ün en önemli gelişmesinin “Gezi Olayı” (direnişi, isyanı…) olduğuna inanıyorum. 2013’te yaşananları, toplumsal hareketlerin liderliklerinin, bunları tartışan yazarların “Gezi Olayı”na gönderme yapmaları da bu inancımı güçlendiriyor.
(...)
Devamını okumak için "tıkalayınız
Eğer bir gelişme, “şeylerin andaki durumunda” (toplumsal yapının bileşenleri arasındaki ilişkilerde, görülebilir, konuşulabilir olanın sınırında) bir değişiklik yaratabiliyor, görünmeyenleri görünür, konuşulamayanı konuşulur kılabiliyorsa, uzun dönemde köklü değişiklikleri gündeme getirerek tarihsel açıdan anlam kazanmaya aday olabilir. Bu yüzden, Türkiye’de ve dünyada 2013’ün en önemli gelişmesinin “Gezi Olayı” (direnişi, isyanı…) olduğuna inanıyorum. 2013’te yaşananları, toplumsal hareketlerin liderliklerinin, bunları tartışan yazarların “Gezi Olayı”na gönderme yapmaları da bu inancımı güçlendiriyor.
(...)
Devamını okumak için "tıkalayınız
Subscribe to:
Posts (Atom)